Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

PAZARIN SESİ

 

NOELDEN ÖNCEKİ HAFTA HAVARİ OKUMALARI ÜZERİNE VAAZ

 

4. LUKA PAZARI 14.10.2018
(Pavlus’tan Titus’a Mektup 3: 8-15)

(İbraniler 11: 9-10 ve 32-40)

 

 

Bugün Kilisemizde okuduğumuz Elçilerin Mektuplarından alınan pasajda İbrahim’in ve soyundan gelenlerin Tanrı’nın sesine ne kadar kuvvetli bir inançla itaat ettiklerini ve ne kadar büyük bir imanla ve sabırla O’nun verdiği vaadi yerine getirmesini beklediklerini duyduk.

                                                        

İbrahim Tanrı tarafından, bilmediği topraklara gitmek ve yerleşmek için akrabalarını, vatanını ve her şeyini bırakmaya çağırıldı. Tanrı ona nasıl bir toprağın vaat edildiğini kendisine açmıyor. Bunun yerine O, ona sadece «çık» ve «Ben sana yaşayacağınız yeri göstereceğim» diyor. İbrahim yaşayacağı toprak hakkında Tanrı’ya bir şey sormuyor, babasının elini sıkıca tutan bir çocuk gibi O’na tam bir güven gösteriyor. Zamanında Tanrı’nın ona gösterdiği toprağa ulaşıyor. Tanımadığı ülkede bir yabancıydı. Ailesini nerede yaşatacak? Yaşayabilecekleri yer hiç yoktu. Çadırlar kurup oğlu İshak, torunu Yakup ve bütün ailesiyle orada yaşadı (İbraniler 11:9). Çadır hayatı, tahmin edebileceğiniz gibi, hiç de kolay değildi.

 

Ama bunun gibi çilelerin, böyle kararlılıkla ve bu kadar sakin bir ruhla üstesinden gelmesi için İbrahim’e ne güç veriyordu? Cevabı Elçi Pavlus vermiştir:  «mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kenti bekliyordu» (İbraniler 11:10). Çünkü bu, Tanrı’nın ona vaat ettiği şeydi, bundan dolayı o tereddüt etmedi. Orada geçici olarak yaşayacağını biliyordu, bu yüzden rahatlıkların olmaması onu tedirgin etmiyordu. İbrahim bakışını her zaman öne, ebedi vatanı – göksel Kente yöneltiyordu. Tanrı Egemenliği’ni akıllarında tutmaları İbrahim’e ve kendisini takip eden nesline cesaret, sabır ve hayatın zorluklarını cesaretle ve iyimserlikle atlatmalarına yardımcı oluyordu.

 

Biz, Hristiyanlar gerçekten, Rabbimiz ve Tanrımız İsa Mesih’in günahsız (yalansız) dudaklarından çıkan en net tanrısal vaatlere sahibiz. Zorluklarla karşılaştığımızda miras edineceğimiz ebedi vatanımızı düşünüyor muyuz? Elçi Pavlus: «çünkü burada kalıcı bir kentimiz yoktur, biz gelecekteki kenti özlüyoruz» (İbraniler 13:14) diye hatırlatıyor. Acılar nasıl olursa olsun, sadece kısa bir süreliğine veriliyorlar. Gözleri önünde Göksel Cenneti tutan Hristiyan şehitler tam bu şekilde inanıyorlardı! Bu sebeple de onlar, örneğin 40 şehit gibi, işkencelere cesaretle katlanıyorlardı. Onları çıplak olarak donmuş Sivas Gölüne kışın en sert olduğu zaman, yavaş yavaş donarak ölmeleri için attılar. Onlar ise birbirlerini: «kış sert ama Cennet tatlı» diyerek cesaretlendiriyorlardı.

 

Zor dönemlerde Elçi Pavlus’un şu sözlerini hatırlayarak ne kadar çok kuvvet bulabiliriz: «Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikte karşılaştırılmaya değmez» (Romalılar 8:18). Eğer biz dikkatimizi gelecek ebedi vatanımıza odaklanmış bir şekilde koruyabilirsek, buradaki geçici hayatımız da Tanrı’nın koruması ve lütfu altında o kadar güzel olacaktır.

 

 Elçi Pavlus'un, bugün duyduğumuz parçada vermiş olduğu vahiye de dikkat çekmek isterim. İbrahim, Mesih'ten önce gelen tüm doğru kişiler ve peygamberlerle birlikte, onların imanlarının Tanrı'yı ​​hoşnut ettikleri yönünde müjdeyi aldılar ama Rab onlara vaat verdiklerini, yani kurtuluşu ve göksel vatanını kendi zamanlarında göremediler (İbraniler 11:39).
Çünkü kurtuluş onlara Mesih'in dünyaya gelmesiyle ve O’nun beden almasıyla verilecekti.
Ölümün esaretinden kurtulmaları, Mesih'in ölümü ve dirilişi ile gerçekleşecekti. Bu nedenle, Mesih'in doğuşunu coşkuyla beklediler.
İşte bu yüzden Noel büyük önem taşıyor ve bugün sadece bizim için değil, aynı zamanda bugün Elçi Pavlus'un bahsettiği herkes için Tanrı'ya mutlak iman içinde Mesih'ten önce yaşamış olan herkes için bir kurtuluş olaydır.
Eski Ahit'in tüm peygamberleri ve azizleri, İsa'nın muzaffer Kilisesi'ne getirildi ve Pekkutsal Tanrıdoğuran’ın, kutsal Elçilerin ve tüm azizlerin yanında ilahi armağanlarla onurlandırıldılar. Elçi Pavlus, Tanrı’nın, daha önce gelen tüm doğru kişiler ve Mesih'e iman edenlerin, kurtuluştan sevinç duymak için aynı manevi bedende bir arada olmalarını istemiş olduğunu yazıyor. Şimdi geleceğin, sonra da, Rabbimizin İkinci Gelişinde, O’nun bize vadettiği O’nun Egemenliği’nin ödülünün beklentisiyle.

 

Ve şimdi, kardeşlerim, yeni doğmuş İsa’yı karşılamaya ve göksel Meleklerle birlikte «Yükseklerde Tanrımıza yücelik olsun» diye nağmelemeye layıkıyla hazırlanalım.

 

    

  

 

SAYFA BAŞINA DÖN