Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

DUALAR

 

AZİZLERE DUA ETMEK

Kaynak: http://www.hristiyanforum.com/forum/

 

 

AZİZLERE DUA ETMEK

Tarihsel bir Hristiyan uygulaması olan, Mesih’te kız kardeşlerimiz veya kardeşlerimiz olan azizlere dua edilmesi ve azizlerin gözümüzdeki yeri son birkaç yüzyıldır Protestanlar tarafından saldırı konusu olarak kullanılmaktadır. Bu uygulamayı Hristiyanlığın ilk dönemlerinden bugüne kadar devam ettirmekte olan Katolikler, Ortodokslar, Doğu Hristiyanları ve hatta bazı Anglikanlar – bunun anlamı; dünyadaki hristiyanların dörtte üçü tarafından uygulanmaktadır – hemen hepsi Mesih İsa’dan tam on altı yüzyıl sonra başlayan Protestan hareketine ait kişiler tarafından dinsel ve teolojik saldırılara uğramaktadırlar.

 

BİZİ DUYABİLİRLER Mİ?

Karşı çıkılan konularından bir tanesi cennetteki azizlerin dualarımızı duyamayacağı, dolayısıyla yardımlarına ve dualarına başvurmanın boşa olacağıdır. Ama aslında bu doğru değildir. Kutsal Kitap’ın da belirttiği gibi cennete bulunanlar biz yeryüzündekilerin dualarından haberdardır. Örneğin Esinleme 5:8 deki ayette Aziz Yuhanna’nın, “kutsalların duaları olan buhur dolu altın taslar” formundaki dualarımızın, cennette azizler tarafından Tanrı’ya sunuluşunu betimlediğini görmekteyiz. Eğer cennetteki azizler, dualarımızı Tanrı’ya sunuyor ise bizim dualarımızdan da haberdardırlar demektir.

Taleplerimizi bilirler ve bize olan sevgilerinden Tanrı’ya sunarlar.

Bu ayetler üzerinde yapılan tartışmalarda kimileri, sunulan duaların azizlere değil, doğrudan doğuya Tanrı’ya sunulduğunu söylemektedirler. Ancak bu görüş, belki azizlerin dualarımızı yönlendirmeleri noktasına karşı çıksa da, cennette olanların dualarımızı duyduklarını ve dualarımızdan haberdar olduklarını farkına varıyor olmalarını daha da destekleyen bir görüştür.

Her ne şekilde olursa olsun, Esinleme 5:8 deki ayette, azizlerin bizler için aktif olarak bir şeyler yaptıkları açıktır. Aziz Yuhanna bize, azizlerinin dualarını aynı ayette tütsüyle sunduklarını aktarır. Çünkü sizin de bildiğiniz gibi dua denen şey, maddi veya fiziksel bir şey değildir ve bu yüzden fiziksel veya maddi bir yolla Tanrı’ya sunulamaz. Azizler dualarımızı kendi ifadeleriyle zihinsel bir yolla Tanrı’ya sunarlar.

 

TEK BİR ARACI

Karşı çıkılan bir başka nokta da, Aziz Pavlus’un Timoteus’a yazdığı 1. Mektup’taki 2:5 deki ayette “Tek Tanrı ve Tanrı’yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan Mesih İsa’dır” şeklinde ifade ettiği Mesih’e ait aracılık görevinin azizlere de yüklenmesinin, bu ayeti çiğnemek anlamına geldiğidir.

Ama birisinden sizin için dua etmesini istemeniz, Kilise’nin daima vurguladığı Mesih’in aracılığını hiçbir şekilde etkileyemez ve çiğneyemez. Unutulmaması ve bilinmesi gereken ilk şey ; Tanrı ile insan arasındaki tek aracının Mesih İsa olduğudur çünkü yalnızca bir tek kişi aynı zamanda Tanrı ve insandır. Bu yapısından dolayıdır ki Tanrı-insan arasındaki tek köprüdür. Başkalarının bizim için her ne şekilde olursa olsun bir şeyler yapması Mesih’in aracılığı şerefine en ufak bir gölge dahi düşürmez ve düşüremez. Musa Eski Ahit’te bir aracıyken (Grekçe: mesites) (Gal.3:19-20), Mesih İsa Yeni Ahit’in Aracısı (İbr.9:15) ve Tanrı ile insan arasındaki tek aracıdır.

- Cennetti yaşayan aziz – dostlarımıza ait dualarının, Mesih’in tek aracı olduğu gerçeğini en ufak bir şekilde zedelemeyeceğini, yukarıda alıntı yaptığımız 1. Timoteus 2:5 teki ayetin hemen öncesindeki dört ayet bize bunu açık bir şekilde göstermektedir.

“Her şeyden önce şunu öğütlerim : Tanrı yoluna tam bir bağılık ve ağırbaşlılık içinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürelim diye, krallarla bütün üst yöneticiler dahil, bütün insanlar için dilekler, dualar, yakarışlar ve şükürler sunun. Böyle yapmak iyidir ve Kurtarıcımız Tanrı’yı hoşnut eder. O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister.” Açıkça görülmektedir ki, bırakın Mesih’in aracılık görevine gölge düşürmeyi Hristiyanların kendinden başka kişiler için dualar veya başka şeyler sunması “iyidir ve Kurtarıcımız Tanrı’yı hoşnut eder”.

 

“ÖLÜ BİRİ İLE İLİŞKİ KURULMAZ”

Kimi koyu Protestanlar, cennetteki Hristiyan dostlarımızdan bizler için dua etmelerini istememizin Yasanın Tekrarı 18:10-11 deki ayette ölülerle ilişki kurmaya yönelik Tanrı tarafından konmuş olan yasağı çiğnemek olduğunu iddia ederler. Aslında Tanrı ölülerle ilişki kurmayı yasaklıyor değildir! Örnek verecek olursak Musa ve İlyas peygamberler, Mesih İsa’nın Matta 17:3 de aktarılan görüntüsünün ve elbiselerinin değiştiği betimlemede Mesih İsa ile görüşmüşler, O’nu ruhsal olarak güçlendirmişler ve hatta Havariler tarafından bile görülmüşlerdir. Aslında ayet o kadar açıktır ki; bu insanların bu yorumlara nasıl ulaştıkları şaşılacak şeydir çünkü Tanrı’nın yasakladığı şey günümüzde kimi zaman haberlerini okuduğumuz “cinlerle irtibat kurmak, ruh çağırmak vb.” türünden “ruhlarla irtibat kurmaktır”. Ayeti 7 yaşındaki çocuğunuza bile okuttuğunuzda dahi sizin anlayacağınız şekilde anlayacağından şüpheniz olmasın!

“Aranızda oğlunu ya da kızını ateşte kurban eden, falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülerin ruhlarına danışan kimse olmasın...Ülkelerini alacağınız uluslar büyücülerin, falcıların öğüdüne kulak verirler. Ama Tanrınız RAB buna izin vermiyor.

Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin!” (Yasanın Tekrarı 18:10-15).

Açıkça görüldüğü gibi Tanrı, bilgi veya yardım sağlamak amacıyla “ruhlarla irtibat kurduğunu söyleyen” medyum, falcı türünden şarlatanların değil, peygamberlerinin sözlerinin dinlenmesini istemektedir. Ruhlarla irtibat için yapılan bir ruh çağırma seansında bir ölüyle konuşmanın, annesinin mezarı başında alçakgönüllülükle “Anne, şu sıralar gerçekten önemli problemlerim var. Lütfen benim için İsa’ya dua et” diyerek oradan ayrılan bir insanın konuşması arasındaki farkı görmemek için zerre kadar akıla sahip olmamak gerekir. İkisi arasındaki fark gece ve gündüz kadar açık ve nettir.

Biri bir şarlatanın yardımıyla gaipten bilgilere ulaştığını sanmak diğeri sevdiği bir insandan kendisi için Tanrı’ya dua etmesini sade bir şekilde istemektir.

 

GÖZDEN KAÇANLAR

Karşı çıkılan noktaların biri, yalnızca azizlere dua etme olgusuna karşı çıkmak için söylense de aslında Protestanların da inandığı cennet fikrini baltalamaktadır. Bu düşünceye sahip Anti-Katolik birisi olan Loraine Boettner şöyle der :

“Meryem gibi insan doğasına sahip birisi nasıl olurda milyonlarca Katoliğin, aynı anda, bir çok ülkeden, bir çok dilde söylenen dualarını duyabilir?”

“Bir rahipten aynı anda üç kişiyle sohbet etmesini isteyin ki görsün insan olarak bunun nasıl imkansız bir şey olduğunu...Meryem’e dua için başvurmak azizlerin dualarını istemek kadar karşı çıkılması gereken bir şeydir. Yaratılmış olan onlar, sonsuz olan Tanrı değiller ki, tek bir yerde aynı anda tek bir şeyi yapabilme imkanına sahip olsunlar.

“Bir çok yerden, bir çok dilde kendilerine yapılan binlerce isteği aynı anda nasıl duyup da, binlerce cevabı da aynı anda nasıl verebilirler ki? Kimi istekler de sözle değil zihinsel olarak, sessizce yapılırken Tanrı gibi olmayan azizler veya Meryem, hem her yerde bulunup hem tüm kalplerdeki gizli şeyleri nasıl bilebilir ki?” (Roma Katolisizmi 142-143)

Eğer cennette olmak, yan odada olmak gibi olsaydı bu ifadelerin hepsi doğru olurdu, bu doğru! Yücelik taşımayan bir ölümlü elbette ki evrenimizdeki, zamanın işleyişi, uzayla veya yeryüzüyle sınırlanmak gibi belli doğa kanunlarının dışına çıkamayacaktır. Ama azizler yandaki odada değillerdir yani şu anki göksel yaşamlarında zaman/uzay gibi sınırlamalar ve doğa kanunları yoktur.

Dahası Kutsal Kitap bizlere, azizler gibi yüceliğe erişmiş bir insanın (ruhunun) bu yaşantısında asla sahip olamayacağı, olağanüstü şeylere ulaşma imkanına sahip olduğuna dair ipuçları vermektedir.

Yargı Günü’nde, tüm yaşantımız ve yaptıklarımız tekrar gözümüzün önünden geçecektir. Ama Yargı Günü, seksen yıl yaşamış bir kişinin hayatını tekrar görmesi elbette ki seksen yıl sürmeyecektir çünkü ruhumuz dünyasal yaşamın sınırlamalarından özgür kalacağından çok farklı yetilere ve tecrübelere sahip olacaktır. Dahası Yargı Günü’nde herkes kendi yaşamını ve yaptıklarını görmekle kalmayacak, o gün orada bulunan herkesin hayatında işlemiş olduklarının gözler önüne serileceğini Luka 12:2-3 deki ayette söyleyen bizzat Mesih İsa’nın kendisidir.

Ancak bu cennetteki azizlerin, aynı Tanrı gibi, her güce sahip olacak demek değildir. Zaten azizler de bizler de Tanrı’nın rızası ve lütfu sayesinde karşılıklı iletişim kurabilmekteyiz. Dillerin anlaşılmaması Boettner dediği gibi olacak olsaydı eğer Sir James King’in ingilizcesini de anlamayacaklardır. Burada bu konularda problemler yaşanmasının nedeni; Protestanların yaptığı gibi, cennetin ilkel hatta çocukça bir bakış açısıyla değerlendirilmesinden dolayıdır. Teolojik yeterliliğe sahip olmayan kişilerin yorum yaptığı veya yapmaya çalıştığı ortadadır.

 

“DOĞRUDAN DOĞRUYA İSA’YA”

Yukarıdaki suçlamalara göre, görünürde daha kabul edilebilir bir hava veren, azizlerin varlığını kabul etmek zorunda kalanların sorduğu sorulardan birisi ; azizler olsa bile!, onlara bizim için dua etmelerini istemek yerine yine de bir insan “Niye doğrudan doğruya İsa’ya dua etmiyor?” şeklindedir.

Cevap vermek gerekirse : “Elbette ki insan doğrudan doğruya Mesih İsa’ya dua etmelidir!”. Ama bu başkalarının bizim için dua etmelerini de istemek iyi bir şey değildir demek değildir.

Kaldı ki “direkt olarak ve yalnızca Mesih İsa’ya” dua edilmesini söyleyen Protestanlar, Katoliklere karşı attıkları bumerangın dönüp kendi yüzlerine çarptığını görememektedirler.

Toplantılarında birbirleri için dua etme yolunu en çok kullanan onlardır!

Onlar da pek ala bilirler ki insanların birbirleri için dua etmesi Hristiyan yaşantısının ayrılmaz bir parçasıdır. 1. Timoteus 2:1-4 deki ayette gördüğümüz gibi, Pavlus Hristiyanları bu yolda cesaretlendirmektedir. Ve yazılarının bir çok yerinde (Bkz. Rom.15:30-32, Efs.6:18-20, Kol.4:3, 1 Sel.5:25, 2 Sel.3:1) kendisi için dua edilmesini ister ve kendisinin de aynı şekilde onlar için dua ettiğini 2. Sel.1:11 de belirtmektedir. En önemlisi dualarımızı istesin istemesin, İsa’nın bizzat kendisinin başkaları için dua etmemizi istemiş olduğudur (Mt.5:44).

Madem ki Kutsal Yazılarda başkaları için dua etmek ve başkalarının dua etmesini istemek bu derece salık verilmiştir, o halde Mesih İsa’ya doğrudan doğruya dua etmeye gölge düşürecek bir durum değildir. Azizlerin bizlere örnek teşkil eden dindar yaşamlarının ve imanlarının, imanımızdaki ve yaşamımızdaki eksiklikleri kapatmamızda bizlere yardımcı olup ve zayıf anlarımızda bizlere güç vermesi büyük bir yarardır. Böyle bir yarar sağlamasa Yeni Ahit bu durumu büyük ihtimal bizlere tavsiye etmeyecekti. Mesih İsa bir çok yerde “büyük imanları” başkalarına örnek olarak göstermiştir (bkz. Mt.8:13, 15:28, 17:15-18, Mrk.9:17-29, Lk.8:49-55) Ve bu dualar hiçbir şey söylemeden de, vücutları ve dikkat dağıtacak dünyasal zevkleri bulunmayan, Tanrı’ya karşı yeryüzündeki birçoklarına göre dindarlık ve daha fazla bağlılık göstermiş olan cennettekilere ulaşır.

Bununla beraber Tanrı’nın gözünde, erdemli insanların dualarının ayrı bir yeri vardır. Yakup buna dair mektubundaki 5:16-18 deki sözlerinde bunu şöyle vurgular : “Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir. İlyas da tıpkı bizim gibi insandı. Yağmur yağması için gayrete dua etti; üç yıl altı ay ülkeye yağmur yağmadı. Yeniden dua etti; gök yağmurunu, toprak da ürününü verdi”. Cennet bulunan Hristiyanlar da yeryüzündekilere göre daha erdemlidir çünkü Tanrı’nın huzurunda (İbr.12:22-23) bulunmaktadırlar ve buna ulaşmak için mükemmel olanı yapmışlar ve cenneti hak etmişlerdir; doğal olarak onların duaları yeryüzündekilere nazaran daha etkilidir.

Başkalarının dualarını istemek bunlardan dolayı iyi bir şeydir. Ama elbette sıkıştığımız her anda (Yhn.14:13-14) Katolik Kilisesi’nin de devamlı surette yapmamız için bizleri yüreklendirdiği şekilde direk olarak Mesih’e dua etmemiz gerekir. Kutsal Ayin’deki, azizlere değil, direk olarak Tanrı’ya ve Mesih’e yükseltilen dualar, Katolik tapınışının merkezini ve özünü oluşturur. Ancak bu, cennette bulunanlar da dahil olmak üzere tüm Hristiyanlardan bizler için dua etmelerini istememizin gerekli olmadığı veya kötü olduğu anlamına gelmemektedir.

(Hristiyan yaşamının özünü oluşturan) Tanrı’ya ve Mesih’e yükselttiğimiz dualara, cennetteki dostlarımızın da duaları ile bize katılmalarını istemek, dualarımızı daha da bereketlendirecektir.

Kutsal Kitap’ta belirttiği gibi onlar dualarımızdan haberdarlardır ve bizlere, daha etkili olan (aksi takdirde Tanrı’ya sunulamayacak) göksel duaları ile destek olmak istemektedirler. Bize yardımları ile yeryüzündeki sürgün yaşamımıza destek olmak istediklerini bildiğimiz, cennetteki Hristiyanların bu dualarından uzak kalıp, bundan kendimizi mahrum etmek, bu konuda dar kafalı bir yaklaşım göstermek olur.

 

CENNETTE VE YERYÜZÜNDE

Toparlayacak ve özetleyecek olursak ; Protestanların her şeyin üstünde tuttukları Kutsal Kitap bizleri göklerde bulunanlardan bizler için dua etmelerini istememiz yolunda bizleri yönlendirmektedir. Bu yüzdendir ki dualarımız sırasında kullandığımız 103. ve 148.

Mezmur’da; “Rab’be övgüler sunun , ey sizler, O’nun melekleri, O’nun sözünü dinleyen, söylediklerini yerine getiren güç sahipleri! Rab’be övgüler sunun, ey sizler, O’nun bütün göksel orduları, isteğini yerine getiren kulları!” (Mez.103:20-21) ve 148:1-2 de “Rab’be övgüler sunun! Göklerden Rab’be övgüler sunun, yücelerde O’na övgüler sunun! Ey bütün melekleri, O’na övgüler sunun. Övgüler sunun O’na, ey bütün göksel orduları!” şeklinde dua ederek, dualarımıza göksel varlıkların da bize katılmalarını isteriz.

Cennettekiler yalnızca bizimle dua etmez aynı zamanda bizler için de dua ederler. Esinleme bölümünde “Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gelip sunağın önünde durdu. Altın tahtın önündeki altın sunakta bütün kutsalların dualarıyla birlikte sunmak üzere kendisine çok miktarda buhur verildi. Kutsalların dualarıyla buhurun dumanı, Tanrı’nın önünde meleğin elinden yükseldi” (Esn.8:2-3) betimlemesinde, Aziz Yuhanna’nın göklerde neler gördüğünü açıkça görmekte ve okumaktayız.

Cennette, dualarımızı Tanrı’ya sunanlar; yalnızca melekler değil aynı zamanda o huzura kavuşmuş olan insanlardır. Yine Aziz Yuhanna “yirmi dört ihtiyarın O’nun önünde yere kapandıklarını, her birinin elinde birer lir ve kutsalların duaları olan buhur dolu atın taslar var olduğunu” görür (Esn.5:8). En basit haliyle bile bu bölüm bize göstermektedir ki ; Protestanlar ne derse desin, ne kadar aksini söylemek için kendilerini yırtarlarsa yırtsınlar, cennette azizler vardır ve bu azizler biz yeryüzünde yaşayan gerçek Hristiyanların yükselttikleri duaları Tanrı’ya sunmaktadırlar.

 

 

22-8-2009 tarihinde yazéldé.

22-8-2009 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN