Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri
ORTODOKS EĞITIM VE TERAPÖTIK

 

VAFTİZ BAYRAMINDAN SONRAKİ PAZAR
(Matta 4:12-17)

 



G ö r ü n e n  N u r u n  K a r ş ı l a n m a s ı

“Tövbe ediniz, göklerin egemenliği yaklaştı”

Vaftiz bayramından sonraki ilk Pazar günü Kilise, meşalenin kayboluşu ve yerine nurun ortaya çıkışı ile ilgili İncil bölümünü bizlere okuyor. Yıldızın batışı ve güneşin doğuşu, öncü peygamberin gidişi ve Mesih’in gelişi. Vaftizci tarafından Ürdün nehrinde vaftiz olduktan sonra İsa, Yahya’nın tutuklanıp hapse koyulmasından sonra Galile şehrine geldi ve orada insanlara göründü ve müjdesine başladı. Çünkü müjdeci melek artık ortadan kayboldu ve Rabbin bizzat kendisi ortaya çıkmıştı.

İnsanların zihninde hayat her zaman nur ile bağlantılıydı. Bu nedenle İsa kendine “Ben insanların nuruyum” diyordu. Bununla kendisinin insanların hayatı olduğunu vurguluyordu. Bu nedenle bu bayram nurlar bayramı adını almıştır. Terennümler şöyle der: Ya rab bugün dünyaya zuhur ettin ve nurun üzerimize resmedildi. Ve bununla bu İncil bölümünde duyduğumuz peygamberlik sözü yerine gelmiş oldu: Ölüm diyarında ve onun karanlığında yaşayan halka nur doğdu.

Ama nur insanlara geldiği zaman bütün insanlar onu kabul etmedi. Yuhanna İncil’i şöyle diyor: Ve insanlar karanlığı nurdan daha fazla sevdi. Çünkü bütün işleri kötülüktü. Nuru karşılamanın iki şartı var: Birincisi nurun zuhur etmesi, ve bu yerine geldi ikincisi de onu görmemizdir buda beklenendir. İncil’deki mutluluk dilekleri gayet açıktır “Yüreği temiz olanlar Allah’ı görecekler” . Genellikle dünyevi ve maddi arzularımız ile rağbetlerimiz zuhur eden nuru görmemizi engelleyen unsurlar olmaktadır. Arzularımız gözlerimizi nurdan karanlığa çevirmemize sebep oluyor çünkü orada nurun eziyet verdiği kimi rağbetlerimiz yaşamaktadır.

Çoğunlukla nur insanlarca kimi esaslı sebeplerce sevilir. Nur hayattır. Kitabın söylediği gibi hayat nur ve sudan oluşmadı mı ve ilim de bunu bu şekilde ispat etmiştir. Nur sıcaklığı ve sağlığı getirir. Nurdan enerji elde ederiz nurdan bütün varlıklar yaşam bulur. Nurda yürüme imkânı sağlarız. Karanlık ise ebediyen bir korku ve bekleyiş yeriydi. Nur bize zamanı gösterir nur insanlar için bizzat hayatın kaynağıdır. Nur hayatın en önemli unsuru ve temelidir. Bu nedenle Yuhanna İncil’inde yaşamdan bahsedilince özellikle nurun figürleri kullanılır. Çünkü insan vicdanında hayat nurdan gelir.

Ama aynı zamanda karanlık işlerin sevildiği yerlerde nurdan hoşlanılmaz. İnsanlar karanlığı sevdi ve nuru dışladı şeklindeki Beşeri drama gerçektir. Çünkü nur rahatsız edici ve nur karanlığa zarar verir.
Aydınlık öncelikle bana “Ötekini” keşfeder. Nurun olmadığı bir toplumda oturan kişi yalnız kendi varlığını hisseder. Bu durum da bencil insan tarafından sevilen bir şeydir. Varoluş felsefecilerinden biri şöyle demiyor mu : “Öteki kişi benim cehennemimdir” . Yalnız kendini seven insan nurdan nefret eder. Nur, yakınımda muhtaç olan birinin varlığını keşfeder ve bu katılımı sevmeyenler için rahatsız edici bir durumdur. Nur, bana insanların acılarını gösterir. Bu da tembellerin işine gelmez. Karanlıkta yaşayan kapalılığın evhamından rahatlar ve kendini yaşamının efendisi ve gayesi yerine koyar. Nur ise bunu ifşa eder ve bu yalanı su yüzüne çıkarır ve yaşamın benliği sevmekte değil onu feda etmekte gizlenmiş olduğunu açıklar aynı zamanda “Öteki” nin benim hayatımın efendisi ve gayesi olduğunu bana haber verir. Çünkü insan hayatı yalnızlıkta değil işbirliğindedir.

Sevgi benliğin güdülmesi değil benliğin inkârıdır. Cehennemim kendi benliğimdir cennetim ise ötekidir. Nur beni, benliğimden çıkıp ötekine doğru gitmeye çağırır ve bu hareket genellikle acı vericidir ama yaşama götüren dar yoldur. Karanlığın dili umursamaz olmaktır ama nurun dili sorumluluktur. Nurda ötekinin muhtaç durumuna katlanamam çünkü onun ihtiyacı benim ihtiyacımdır. Karanlıkta ne olursa olsun umursamadığımız şeylerden rahatlarız ve sorumsuzluk içinde yaşarız. Nur bu konuda sorumluluğumuz olduğunu bize açıklar.

Mademki nur benim görmezden gelmeye çalıştığım benliğimi bana keşfediyor öyleyse aydınlık bazen rahatsızlık verici olur. Aaah insanoğlu görünüşü ve övgüyü ne kadar sever ve yine insanoğlu kendine olduğundan daha fazla itibar vermeye ne kadar meyillidir. Nur bu hayali kırar ve normal ve küçük olan hacmimi açıklar. Nurda kibirlik kuruntusu olmaz ve iddia sözleri duyulmaz. Nurda tevazu bulunur ve nurda benliğin bilincine varılır. Nurda yeteneklerim yanında zaaflarımı da görürüm. Nurda birçok sorunun sebebinin her zaman başkası değil kendimin olduğunu görürüm. Hiçbir kibirli insanın kendisi için kibirli olduğunu söylediğini duydunuz mu? Rahipler Bahçesi adlı kitapta anlatıldığı gibi, günün birinde bir genç bilgi almak için ziyaret ettiği manastırın itiraf pederine şöyle der: Ey pederim ben kibirli birisi değilim, peder ise ona şöyle cevap verir: Ey evlat sendeki gizli kibirlik duygusunu bu ibareden daha iyi açıklayan bir şey olamaz. Çünkü kibirli insan kendini mütevazi zanneden kişidir. Aziz Pavlus’un bahsettiği eski insan yani gizli gölge açığa çıkıyor bu nedenle nur insanı sürprizlerle karşılaştırır. Daha iyi olmam ve değişmem gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Nur bana sevgi dilini öğretir ve benden birçok kez özür söylemleri ister. Birçok defalar başkasından hesap soracağıma kendimden hesap sormam gerekliliğine nur beni sadakatle ikna eder.

Nur bana, benliğimi açıkladığı gibi başkalarını da açıklar. Ama aynı zamanda benim üzerime çevrildiği zaman da beni diğerlerine açıklar. Aziz Merdivenli Yuhanna’nın dediği gibi, yalnız başına koşan at kendini hızlı zanneder. Nur, hizmetlerim, özverim ve sevgi miktarı için doğru ve sadık bir ölçektir. Nur olanları okur ve karanlığın iddialarına izin vermez. Nur ölçer karanlık ise bağırır.

Nur hayattır ama kusurlu durumlarda kınar “Hikmet sahibi kişiyi kına seni sever, cahil kişiyi kına senden nefret eder”, Süleyman’ın Meselleri böyle der. Ama bizler “Nurun evlatları” olmaya ve “Nur bizde oldukça yürümeye” ve nurda yaşamaya, kınanmayı kabul etmeye ve alçakgönüllülüğü sevmeye ve ötekilerini gördüğümüz için benliğimizi feda etmeye kararlıyız. Öyle ise nurun silahları nedir?

Azizlerin hayatları kendi yaşamımız için bir ışıktır. İncil nurdur. Mesih’in hayatı nurdur. Beşeri edep bir yere kadar nurdan hafif parıltılar taşır ama ilahi nuru hayata daha iyi yansıtan itiraf gizemidir.
İtirafta insan, Allah ve diğerleriyle olan ilişkilerinde kendi benliğiyle karşı karşıya gelir. Orada zaaflarıyla ve yetenekleriyle kendi kendini tanır. Orada görevleri yanı sıra haklarıyla da tanışır. Orada benliği ile mütevazi bir şekilde karşı karşıya gelir ve her tür iddiayı iptal eder. İtirafta kitap ışığında ve ruhsal yönlendirme ile insan gerçeği nurun ışığında okur ve karanlığın kuruntularını terk eder. İtirafta hayatımı karanlığın sanıları içinden okumam aksine yol göstermenin ışığı ve yaptıklarımın gerçeğiyle okurum. Bu nedenle kilise itiraf gizemini Hıristiyanlık hayatımızın bir temel eylemi olarak düzenlemiştir. İtiraf, insanlara nur olarak görünen Allah’ı görmemiz için bizi temiz yürekli yapar. Nur Allah’tandır ama bundan aydınlanma insanın elindedir. Nur Allah’ın bize olan sevgisidir ondan aydınlanma da bizim ona olan sevgimizdir. Yani Allah için nurda yaşama kararlılığımızdır. Diğer bir deyişle, daima hayat satırlarını karanlığın şartlarında bizim çizdiğimiz ve hayal ettiğimiz şekilde değil nurun ışığında gördüğümüz şekliyle okumamızdır.

Bu nedenle İsa müjdesine başladığı zaman bu günkü İncil bölümünde de okuduğumuz gibi insanlara bir nur olarak zuhur ettiğinde sözlerine şu çağrı ile başlaması boşuna değildir: “Tövbe ediniz çünkü göklerin egemenliği yaklaştı”.

Allah bize zuhur eden bir sevgidir bizler de ona tövbe eden insanlarız. Amin.

  

12-1-2014 tarihinde yazéldé.

12-1-2014 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN