Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÇAĞDAŞ ORTODOKS DİN ADAMLARI VE ESERLERİ

 

RAHIP PAISIOS’UN BIOGRAFISI

 ÕAZAN : RAHIP ISAAK (AYNAROZ)

 

Rahip’in duasé

Rahip Paisios'un çok dua ederdi. Ama, ibadet ve dualarına başkalarının da katılmalarını isterdi. Rahip Paisios diyordu ki: “Eğer elimden gelip imkânı olsaydı, hep dua eden ve hiç durmayan bir ekip kurardım. İnsanların buna çok ihtiyacı vardır”.

Aziz Spiridon yortusu arifesinde, iki peder, tüm gece süren ibadet için kiliseye gidiyorlardı. Rahip Paisios'un hayır duasını almak için ondan geçtiler. Rahip Paisios'un yüzünün kıpkırmızı ve canının da oldukça sıkılmış olduğunu gördüler. O gelen pederlere şöyle dedi: “Gittiğiniz o yerlerde dua ediniz. Diğerlerine de söyleyiniz. Romanya’da çok büyük kötülük oluyor, orada iç savaş var ve birçok insan ölüyor. O günlerde Çauşesko devrilmişti. Rahip Paisios, kendi “manevî televizyonundan” orada olup bitenleri öğrenmiş, Rumen halkının acılarına, büyük ölçüde dua ederek ve acı çekerek katılıyordu.

Bir rahip olarak, görevinin tam bilincinde olup diğerleri için duada bulunuyordu. Rahip Paisios'un inziva kulübesinden geçeni, kendi deyimiyle, o kişiyi “düğümlü ip tespihine bağlıyordu”. Yani, ona düğümlü ip tespihi ile dua ediyordu.

Bir baba, oğlu kötü arkadaşlarla ilişki kurduğu, bu arkadaşlarından kopması için Rahip Paisios'tan dua etmesini istemişti. Kısa bir süre sonra, oğlunda görmüş olduğu o değişikliğinden dolayı Rahip Paisios'a teşekkür etmeye geldi. Rahip Paisios ona cevap verdi: “Oradan kurtulup ayrıldı, ama buradan” ve Rahip Paisios ona düğümlü ip tespihini gösterdi. “Buradan kurtulup ayrılamayacak” dedi. (Yani, onun için dua etmeye devam edecek). Daha sonra, oğlu şaşkınlıkla şunları söylüyordu: “Bana ne olduğunu bilemiyorum. Artık, hiç bir sebep olmadan, onlarla arkadaşlık yapmak istemiyordum”.

Tüm insanlar için dua ediyor ve Allah da herkese ihtiyacı olan şeyi veriyordu. Şöyle diyordu Rahip Paisios: “Ne kadar insan duadan faydalandığını görseniz! Yardım alıyor, çünkü, ilâhî yardımı almağa hak kazanıyor ve Allah da uygun zamanı bulup o yardımı vermektedir. Dua kuvvetli olduğu vakit, İsa Mesih’in ta kendisi yere iniyor ve o insana yardımda bulunuyor. Bir kimsenin duasında medenî cesaret varsa, isteğini gerçekleştirmek için başbakana yalvaran bir bakana benzer ve onu gerçekleştirebilmektedir”.

Bir Aynaroz keşişi anlatıyor: “Askerden terhis olmazdan evvel, askerden izin alarak ilk defa Aynaroz’a geldim ve Rahip Paisios’u gördüm. Önce kendi şahsî konular hakkında kendisine sorular sordum ve sonra da çok samimî bir arkadaşım için Rahip Paisios'a bahsettim. Bir kızla evlenmek istiyordu. Amma, o kızın anne ve babası onu damat olarak istemiyorlardı. O, ümitsizliğe kapıldı ve intihar etmek istiyordu. Sonra insanların arasına gittiğim zaman ve o arkadaşıma rastladığım vakit bana şunları söylüyordu: “Kendimi batırmak istiyorum, ancak bunu yapamıyorum. Beni tutan bir şey var ve benim kendime zarar vermeme izin vermeyen bir şey”.

Askerden terhis olduktan sonra Aynaroz’a gelip keşiş olmaya karar verdim. Önce Suroti’den geçtim ve orada Rahip Paisios ile karşılaştım. Yedi sekiz ay geçmişti. İlgi ile bana sordu: “O (filanca) arkadaşın ne yapıyor?”. İşte o vakit Rahip Paisios'un, bütün bu geçen zaman içerisinde benim arkadaşım için dua ettiğini anlamış oldum. Ve Rahip Paisios'un duaları, arkadaşımın kendisine zarar vermesini engelliyorlardı”.

Şunu özellikle vurguluyordu: “Bir keşişin yaptığı iş, insanlar için yaptığı duadır. Hapiste olanları ziyaret edeceği yerde, ölmüş olanlar için dua etmektedir.

Soruldu Rahip Paisios: “Vefat etmiş olanlar için ne kadar dua etmemiz gerek? Cehennem’den bir insanı çıkarabilir misin?”. O da şöyle cevap verdi: “Edinmiş olduğum tecrübeden diyebilirim ki, bir kişi bodrumdan salona gidebilir. Bunu az mı görüyorsun?”.

Rahip Paisios bir keşişe şöyle dedi: “Senin işin yok mu? Ben sana iş bulacağım. Vefat etmiş olanlar için diz çökerek tövbeler yap. Ne kadar da ihtiyaçları olduğunu biliyor musun?”

Rahip Paisios'un duası birçok kişinin yardım almasına vesile oluyorken, şeytan onu engellemeye çalışıyordu. Rahip Paisios: “İgva, bizi engellemek için yol yordam buluyor. Beni duamdan alıkoymak için bana insanları yolluyor. Ancak, bunun bir de tersi söz konusu. Allah onları ne zaman yolladığını anlamaktayım” diyordu. Komşu inziva hücresinden bazı gecelerde, Rahip Paisios'un inziva hücresinde ilâhîler işitiyordu. Şu saatten şu saate kadar gece vaktinde işitilen ilâhîler de ne oluyor diye sordu (dua ettiği saatlerdi). Rahip Paisios hayretle hiçbir şey bilmediğini söyledi. Cevaben de Rahip Paisios şöyle dedi: “Hayır, ben âyin yapmıyorum. Ben onları düğümlü ip tespihiyle yapıyorum. Gökyüzü güçlere sahip olup ona dualarında yardım ederek Allah'a söyleyenler de olmasın sakın?

Bilinen bir gerçektir ki, insanlar, azizlerin dualarıyla ayakta kalmaktadırlar, nitekim Aziz Antonios hakkında da şöyle yazıldı: “Aziz Peder, dünya senin dualarınla destekleniyor”.

Rahip Paisios da dualarıyla bazı durumlarda dünyayı desteklediğini bilemiyoruz. Kesin olan şu ki, birçok insana yardımda bulunmuştur. Bunlar da tüm dünyadan daha çok değer taşımaktadırlar. Buna ek olarak da, dualarıyla hasta insanları tedavi etti, cinler tarafından çarpılmış olanları kurtardı ve Allah'ı bulup kurtulmaları için kaç kişiye gizlice yardımda bulunduğunu da Allah bilir.

Şimdi artık Rahip Paisios, mumlar yakıp tüm insanlar için dua etmek maksadıyla yanımızda olmamakla beraber, gökyüzünden bize daha iyi sonuç verecek şekilde yardım ettiği inancıyla teselli bulmaktayız. Vefatından sonra onun görünüp ortaya çıkışlarını ve kerametlerini de kanıt olarak gösterebiliriz.

Tüm hayatı boyunca dua ederek “bir mum gibi eridi” ve şimdi de onun duasının sönmeyen büyük mum ateşi Teslis önünde durmadan yanmakta ve hepimiz için yardımcı olmaktadır.

 

YETENEKLİ ÖĞRETMEN-BİLGE KİŞİ

Rahip Paisios ile sohbet etmiş ve onun metinlerini okumuş olanların tümünde oluşan ortak bir tespit şudur ki, kelâm ile teoloji yeteneğine tamamen vâkıf olduğudur. Ki bu da, Kutsal Ruh’un en yüksek mertebesidir.

Rahip Paisios'un sözü sade idi. Balıkçı Havarilerin sözü gibi, pratik, canlı, anlatıcı, çekici, yumuşak ve tatlı. Susamış olan insanların üzerine bir serinlik gibi düşüyordu. Anlatımlarında emsalsizdi. Sevimli hikâyelerle şakaları tabiî bir biçimde iç içe getirerek, anlatımını hoş, daha kolay anlaşılır ve manevî bir yönünü vurgulamak için böyle anlatıyordu. Birçok defa hayattan ve tabiattan örneklerle konuşuyordu. Sözlerinde sarih, bir şair gibi ve vecizeli idi. Bütün gün, hiçbir hazırlığı olmadan rahat rahat konuşabilecek biriydi. Onu dinleyenler de dudaklarının içine bakıyorlardı.

Konferans vermiyor ve kendisini bilge öğretmen olarak da öne çıkarmak istemiyordu. Genellikle ziyaretçileriyle sohbet ediyor veya da kendisinden talep ettikleri zaman onun bildiği manastırlarda toplantılar düzenliyor ve sorulara cevap veriyordu.

Az miktardaki söyledikleriyle çok kişinin ilgilendiği konulara cevap vermiş oluyordu. Onda yol yordam ve basiret vardı. Önemsiz bir nedenden hareket ederek çok güzel bir manevî ders verebilirdi. Konu dışı olan bir sohbeti manevî bir sohbete çevirebilme yeteneğine sahipti. Aynaroz keşişlerinden bir tanesi ona şöyle demişti: “Ôanré'ya şükürler olsun ki, inziva hücremizin çatısını inşa ettik”. Rahip Paisios da, sözü maddî inşaatlardan alıp manevî inşaatlara getirerek şöyle dedi: “Nasıl ki bir evde, suların içeriye girmemeleri için en önemli şey çatı ise, aynen bir insanda da başını garantiye almış olması gerek ki aklına kötü fikirler gelmesin diye”.

Rahip Paisios'un sözü insanların kalbine işliyordu. Uyuşturucu bağımlısı biri şöyle demişti: “Benim dikkatimi çeken şey, bir iki sözle, bizimle irtibat kurmaya muvaffak oldu ve bizim ilgimizi çekmeyi başardı”.

Durumlarına göre, bazıları toplanıp pişman oluyor, bazıları bu konuyu ciddiye alıyor, bazıları heyecanlanıyor ve bazıları da teselli bulurlardı. İnsanları mantıkla kandırmıyordu, onlara manen yardımda bulunuyordu.

Rahip Paisios'un engin hafızası, bilgeliği, pratik bilgileri ve birçok alanda bilgi sahibi oluşu hayranlık uyandırmaktadır.

Keşiş ve manastırlara manen yön verme kabiliyetine sahipti. Ruhban takımından olmayanların sorunlarına, evli veya bekâr olanların problemlerine çareler getirebiliyordu. İlim adamlarıyla tartışmalar icra eder ve onlar da onun bilgisinden ve aklının maharetinden hayranlık duyuyorlardı. Onlarla uzlaşır veya da onların eğitim seviyelerine çıkarak, o insanların karakterlerini, mesleklerini, kökenleri ile ilgi alanlarını vb. şeyleri göz önünde bulunduruyordu.

Çoğu kez, “yapıcı, cesaret verici ve teselli edici sözler söylüyordu”[1]. Keza, “Ôanré'nın krallığı”[2] hakkında da konuşuyordu. Hiçbir sebep olmadan teoloji hakkında konuşmaktan kaçınıyordu. Ancak, ihtiyaç hasıl olduğu zaman, sabit bir şekilde teolojik konuları anlatıyordu. Sade bir dille ilâhî tecrübelerini açıklıyordu. Teopti (Tanré'yı görme), teolojiden daha ileri gelir. Bu teopti, cahil keşişi teolog olarak öne çıkardı. Rahip Paisios: “Tecrübesi olmayan bir teoloji, bir köstebeğin güneşi tasvir etmek istemesine benzer” diyordu.

Elbette ki Rahip Paisios'un sözlerinde tecrübesi ve ilminden insanî unsurlar mevcuttu. Bazen şöyle diyordu: “Düşüncem ve aklım şunu bunu demektedir”. Veya da: “Sanıyorum ki ...”. Bir insan olarak günlük konular hakkında konuşurken yanlışlar da yapıyordu. Nitekim, hatadan münezzeh biri olduğuna kendisi bile inanmıyordu.

Ancak, kurtuluşla ilgili olan manevî durum ve konulara gelince, kendisine sordukları vakit, sohbet ettiği kişiyi dikkatle takip ediyordu. Karşısındakinin gözlerinin içine keskin bakışı ile bakıyor ve aynı zamanda da manen duada bulunuyordu. Soruyu tam olarak anladıktan sonra, “kendisine lütuf olarak verilenlerden anlatıyordu”[3]. Rahip Paisios'un verdiği cevaplar o kadar berrak ve açıktılar ki, insanın iç dünyasına hitap ediyor ve sanki Kitab-ı Mukaddes sözü gibi kabul görüyorlardı. Rahip Paisios'un bu sözlerinin özel bir gücü vardı. Hiç itirazsız bir kabul görüyorlardı. Çünkü o sözler onun sözleri değildi. O sözler Kutsal Ruh sözlerindendi. Rahip Paisios, kalbinde üst taraftan doğan bu sözleri sadece naklediyordu. Bunun sebebi de şudur: “Azizlerin farklı, mükemmel ve gerçek özelliğidir”[4].

Bu durumlarda kendisi bir güç sahibi gibi konuşuyordu, emin olarak ve hiçbir şüphesi olmadan. Tanré ona söz ve bilgi vermediği zamanlarda cevap vermiyordu. Diyordu Rahip Paisios: “Dua edelim” ve günler sonra cevabı veriyordu.

Rahip Paisios, tabiatından beliğ, kıvrak ve akıcı, müthiş ve etkileyici bir konuşmacı idi. Fakat, yeteneğinin değeri sadece konuşma tarzında olmayıp onun sözlerinin içeriğinde mevcuttu. Sözlerinde, Tanré'nın krallığını açığa çıkaracak bir kuvvet vardı. Keza, insanların ruhlarını değişime uğratıyordu. Çünkü, Rahip Paisios da Tanré'nın inayetiyle manen değişime uğramıştı.

Muhteremleri Ksanthi (İskeçe) Metropoliti sayın Panteleimon diyor ki: “Rahip Paisios'un tavsiyeleri, fikir ve imanda sebatı açığa vuruyorlardı. O kadar ki, bizim anlayabileceğimizin çok üzerinde yaşanmış olan bir dayanağa da sahipti...

Rahip Paisios'un sözlerini işitiyor ve onun ruhuna hayran kalıyordum. O, Tanré'nın ruhu olup âletiyle konuşuyordu. Bu, gitgide içimde sabitleşmiş bir inanç ve bilgi olmaya gidiyordu. Rahip Paisios, benim için İsa Mesih’e beni alıp götüren, Kutsal Ruh’un bağışlarını yorumlayan, gökyüzü yolunun göstergesi ve zifiri karanlığımdaki ışığı oluyordu”.

Rahip Paisios, vefatından sonra da yazmış olduklarıyla insanlara yardımda bulunmaktadır. Onun kitapları müthiş bir kabul görmekte, büyük bir şevkle okunmaktalar, birçok yabancı dillere tercüme edilmekteler, kalbe hitap etmekteler ve sade vatandaş ile okumuş kesimi de etkilemektedirler.

Rahip Paisios'un bıraktığı öğretisi ile çağdaş manevî hayatın öğretmeni olarak öne çıkmaktadır. Onun sözleri insanların ağızlarında dolaşmakta, karizmatik bir şekilde etki etmekte ve insanları kurtuluşa doğru götürmekteler.

 -------------------------------------

 

[1] Korinthoslular A 14,3. 

[2] Lukas  9,11.

[3] Rahip İsaak Söz, 76 sayfa 296. 

[4] Neos Theologos Aziz Simeon Söz 80, sayfa 441. 

 

16-12-2008 tarihinde yazéldé.

21-08-2009 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN