Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÖZEL GÜNLER VE BAYRAMLAR &

ORTODOKS EĞİTİM VE  TERAPÖTİK

 

KİLİSELERDE KULLANILAN TAKVİMLER

 

Eski Takvim ve Yeni Takvi

 

 

 

 

Bilindiği gibi İsa Mesih’in beden alışı ve göğe yükselişi Roma İmparatoluğu döneminde olmuştur. Ve o dönemde kullanılmakta olan takvim günümüzde eski takvim olarak bilinen Jül Sezar takvimidir. Bu takvim milattan önce 46 yılında Jül Sezar tarfından hazırlanmış ve MÖ 8 yılında imparator Avgustus tarafından üzerinde düzenlemeler yapılmıştır. Hıristiyanlar tarafından kutlanan bayramların tarihleride bu dönemde belirlenmiştir. Bu takvime göre bir yıl 365 gün olmuş, bu yıllardan artan çeyrek günlerse 3 yılın ardından gelen artık yıla eklenerek, artık yılı 366 güne çıkarmıştır. 16. yüzyıla kadar kullanılan  bu takvimde artık yıl hesaplamasındaki ufak bir fark sonucu yaklaşık her 128 yılda bir günlük bir kayma oluşmuştur. Ve 16. yüzyılda  yerini eski takvim üzerindeki hataların giderilmesiyle oluşturulan Gregoryen takvimi almıştır. Günümüzde Yeni Takvim veya Gregoryan Takvimi diye bilinen bu takvim Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılmıştır. Milad'ı tarih başlangıcı ve Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eder. Dünyada en yaygın olarak kullanılan takvim olan miladî takvim, senede 10.8 saniye hata oranıyla en güvenilir ve hassas takvimdir. Gregoryen takvim oluşturulurken Jülyen takvimine 10 gün ilave edilmiştir; 5 Ekim Cuma günü, 15 Ekim Cuma olarak kabul edilmiştir. Her 128 yılda bir gün fark oluştuğu için bu gün eski takvimi yeni takvime çevirmek istersek 13 gün ilave etmemiz gerekir. Bu fark 2100 yılından sonra 14 güne çıkacaktır.

Tarihte takvimler siyasi iktidarın gücüne ve bilime göre değişiklikler göstermiştir. Kilisenin bu olaya yaklaşımı ise özel günlerin net tarihlerinden ziyade o günlerin öneminin kavranması, Tanrı’ya övgü sunulması ve toplumların eğitilmesi temelinde olmuştur. Örneğin ilk Hıristiyanlık döneminde Doğuş Bayramı (Noel) ve Vaftiz Bayramı (Teofani) aynı günde yani 6 Ocak günü kutlanırdı. Fakat bir süre sonra Kilise Babalarının uygun görerek yaptıkları bir değişiklik ile Doğuş bayramı 25 Aralık günü, Vaftiz Bayramı ise 6 Ocak günü kutlanmaya başlanmıştır. Burada Kilisenin amacı, bir pagan geleneği olan Güneş tanrısının doğuşu kutlamaları yerine halka Gerçek Güneşin kim olduğunu göstermek ve halkı aydınlatarak Kutsal Işığı yani Mesih İsa’yı geniş kitlelere tanıtabilmekti. Önemli olan Müjdenin bir çok insan tarafından duyulmasıydı. Tarihten ziyade o günün taşıdığı önem daha öncelikliydi. Ve bu özel günler RAB’bi yücelterek ve övgüler sunarak kutlanırdı. Aynaroz’lu Keşiş Üstat Paisios’un da dediği gibi “Kutsal Bayramlarımız yiyip içip çılgınca eğlenmek yerine RAB Tanrı’ya tapınıp secde ederek kutlanmalıdır”. Ve Kilise Babalarının aldığı bu karar gerçekten olumlu sonuçlar vermiş ve bir çok putperest tövbe ederek Mesih İsa’yı takip etmeye karar vermiş ve kiliseye katılmıştır.

İstanbul Ekümenik Patrikhanesi 1924 yılında yeni takvimi kullanmaya başlamış ve İskenderiye, Antakya, Romanya, Bulgaristan, Kıbrıs ve Yunanistan Kiliseleri de bunu kabul etmişlerdir. Kudüs Patrikliği, Rusya, Sırbistan, Gürcistan, Polonya Kiliseleri ve Aynoros günümüzde hala eski takvimi kullanmaktadırlar. Tüm Ortodoks Kiliseleri Paskalya (Diriliş Bayramı) ve buna bağlı (değişken) bayram günlerinin tespitinde jülyen takvimini (eski takvim) kullanırlar.  Fakat aylar kitabında kayıtlı olan sabit bayramları her kilise kullandığı takvime göre kutlamaktadır. Tabii tüm Ortodoks kiliseleri bir bütündür ve Tek Evrensel Kiliseyi oluştururlar ve kullandıkları takvimlerin farklı oluşu aralarında hiç bir fark yaratmaz. Dünyada bulunan tüm Ortodoks Kilisesi fertleri aynı bedenin üyeleridirler. Arada sadece 13 günlük bir fark vardır, örneğin Türkiye’de 15 Ağustos günü kutlanan Meryem ananın göğe yükselişi bayramı Rusya’da 28 Ağustos günü kutlanır. Kutlamalar ve ibadet aynıdır fakat sadece günler farklıdır.

Fakat üzücüdür ki Yunanistanda bulunan bazı fanatik gruplar bu dönemde Kilise tarafındanda kullanılmaya başlanan yeni takvime karşı çıkarak bunun bir papa takvimi olduğunu ve Ortodoks Kilisesininde papacı olmaya başladığını söylemişler ve Shizmatik grup (eski takvimciler, çilekeşler, gayretkeşler olarakda adlandırılıyorlar) olarak adlandırılan bir grup olarak Kiliseden yani bedenden kopmuşlardır. Tabii bedenden kopmak demek aynı zamanda Kutsal Ruh’tan da uzaklaşmak demektir. Ve tarihte sürekli tekrar tekrar yaşandığı gibi Kiliseden kopan bu grupta daha sonra kendi içlerinde anlaşmazlıklar yaşayarak bir çok parçaya bölünmüş, her grup kendi piskoposunu belirlemiş ve bu piskoposlar birbirlerini lanetlemişlerdir. Yani Mesih İsa tarafından kutsanan ve Kutsal Ruh’un önderliğinde Elçiler tarafından oluşturulan Kilise’den uzaklaşmak insanların hatalarla dolu ve RAB’be yakışmayan bir yaşam sürmelerine yol açıyor. Eski takvim yanlısı oldukalrı için kiliseden kopduklarına inanan bu grupların ne gariptir ki eski takvim kullanan Ortodoks Kiliseleriylede bir bağlantıları veya ilişkileri yoktur çünkü bir Patrikhaneyle ilişkisini kesen, tüm dünyaOrtodokslarıyla ilşkisini kesmiş demektir ve hiç bir kilise tarafından saygıyla karşılanmaz.

Aynaroz’lu Keşiş Üstat Paisios’da bu olaydan büyük üzüntü duymuş ve bu konu için sürekli dua etmiştir. Bağdan kopan asmalar gibi artık Ortodoks Patrikleri ve bağımsız (otosefal) Ortodoks Kiliseleriyle paydaşlığını kaybetmiş eski takvimcilerle çatışmaları üzüntüyle karşılamıştır. Atina’da ve Selânik’te pek çok cemaat, eski takvimlerini muhafaza ederek Üstatın öncülüğünde Kiliseyle birleşmiştir.  Yeni takvimin papaların takvimi olduğu itirazlarına, Jül Sezar’ı kastederek, «Yenisi papalarınsa, eskisi de bir putperestin takvimi! » diye cevap vermiştir. 

Üstat bu konudaki düşüncesini şöyle açıklamıştır, «gerçi takvim farkı olmasaydı iyi olurdu ama bu bir iman meselesi değildir. Biz de elbette, Aynoros’da eski takvime uyuyoruz.  Ama burada bir fark var.  Biz, eski takvimi de yeni takvimi de takip eden bütün patrikliklerle birlikte Kiliseye bağlıyız.  Onların sırlarını kabul ediyoruz.  Onlar da bizimkileri.  Papazları bizimkilerle birlikte âyin yönetiyor.  Öbür zavallılarsa ayrılığa düştüler.  Çoğu dindar, vicdanlı, gayretli, Allah için şevkle dolu insanlar.  Ama basiretsizler, ‘gerçek bilgiye sahip değiller’.  Kimisi basitliğinden, kimisi cahilliğinden, kimisi de bencilliğinden ötürü o yöne sürüklendi.  Onüç günlük farkın bir dogma meselesi olduğunu ve öbürlerinin hatâda olduğunu sandılar.  Ne yeni takvimi izleyen patriklikler ve kiliselerle paydaşlıkları var ne de eskiye bağlı kalanlarla çünkü onların da yeni takvimcilerle ilişkilerinden dolayı lekelendiğini sanıyorlar.  Kendi aralarında da durmaksızın bölünüyorlar, birbirlerine lânet okuyorlar, birbirlerini aforoz ediyorlar, azlediyorlar.  Bilmezsin, ne kadar acı çektim, ne kadar dua ettim bu meseleden dolayı!  Oysa birbirimizi sevmemiz, birbirimize merhamet etmemiz gerek, yargılamamız değil.  Özellikle de Tanrı’nın onların yüreklerini aydınlatması için, günün birinde aralarından iyi niyetli birisi çıkar da bizden yardım isterse eğer, onunla görüşebilmemiz için dua etmeliyiz.”»

Sonuç olarak, dünya Ortodoks Kiliseleri Tek ve Evrensel Kiliseyi oluştururlar ve yeni takvimde kullanılsa, eski takvimde kullanılsa tam bir uyum ve iman birliği içerisindedirler. RAB’be övgüler olsun ki kendi kurduğu kilisesini söz verdiği gibi kanı pahasına korumaktadır ve büyük yanılgılardan uzak tutmaktadır. Dua edelim ki yanılgıda olanlar, bedenden kopanlarda tövbe ederek merhamet bulsunlar ve Tanrımız Mesih İsa’nın o Kutsal Işığının peşi sıra ilerlesinler. Amin.

Pavlos Ulaş

 

17-12-2013 tarihinde yazéldé.

17-12-2013 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN