Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÖZEL GÜNLER VE BAYRAMLAR

 

İSA MESİH’İN VAFTİZİ

İSA MESİH’İN VAFTİZİ

 

 


 

Her kim kendini tabip veya hatip olarak tanıtmak isterse, bu istediği lakapları yaptıklarıyla veya eylemleri ile ispat etmeye çabalar ki yalancı olmasın. Aynı durum bizler içinde uygulanır. Bizler ki, Hıristiyan isminin ne anlam verdiğini anlıyoruz, ama yaptıklarımızın bu isimlendirmeye uygun olmasını sağlayamıyoruz. Efendimiz İsa Mesih’le olan ortaklığımız sayesinde bu lakaba hasıl olduk. Çünkü onunla, her yüce lakaba ortak olma hakkına sahibiz. Bu lakaplar yüce Allah’ın ölümsüz tabiatını ifade eder. Eğer ağdaki en son düğümü kendine çekersen bütün ağı kendine çekmiş olursun çünkü bütün ilmikler ve düğümler birbirine bağlıdır. Keza Mesih adı, tarif edilmez saadetler ifade eden birçok isim ile irtibatlıdır. Bir ismi kabullenen birisi için, kalan isimleri de kabullenmesi gerekir. Mesih’i ismini alan herkes gerçek Mesih’i anlamına gelmez ta ki, yaşamında bu isim ile akıllıca uyuşan faaliyetler gerçekleşinceye kadar.

Hıristiyanlık, tanrısal tabiata benzemektedir. Musa’nın ilk insan için hikmetle söylediği gibi, insan yaratanın misali üzerinde yaratılmıştır. “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu” (Tekvin 1:27) Hıristiyan ismi, yeryüzündekilerin eski saadete yükselmesi anlamına gelir. Hıristiyan kişi, bu isim ile uyuşmayan bir yaşam sürerse bu durum onun için tehlike arz etmez mi? Bu soru aşağıda vereceğimiz masalı teyit edici mahiyettedir. Örneğin birisi resim alanında patent sahibi olduğunu ilan etti ve müdürü ona kralın resmini çizmesini emretti ki, o resmi uzaklar-daki vatandaşlarına göndersin. Eğer bu ressam sıradan çizdiği bir resmi, bu kralın resmidir diyerek takdim ederse, müdürünün ona kızmasını ve gazap etmesini gerektirmez mi? Zira bu sahte ve aslına uygun olmayan resim, kralın vatandaş nezdinde görüntüsünü Çünkü vatandaşlar kralı tanımaz. Eğer Hıristiyanlık Allah’ı temsil ediyorsa ve Hıristiyanlığın özünü bilinmeyen birisi için, Allah’ın Hıristiyanların yaptıkları iş ve eylemle benzediğini sanır. Örneğin bu şahıs Hıristiyanların yaşamlarında doğru ve güzel işler görürse Allah’ın da her tür güzel ve doğru işlerin tanrısı olduğuna inanır. Bunun aksine davranan ve güzel doğru işler yapmayan birisi eğer kendini Hıristiyan olarak tanıtıyorsa, Hıristiyanlığı bilmeyenler nezdinde kötü bir örnek olur ve tanrımızın tenkit edilmesine sebep olur. Kutsal kitap bu tür insanlar şiddetli bir ceza ile tehdit eder; “Vay başına tanrının adına küfür etmeye devam edenlerin (İşaya 52:5) Efendimiz onun; ismi ile doğanların kamil olmalarını ister zira; onlar kemali İsa Mesih’te görürler. Ve İsa bize bunu tarif etti. “Göksel babamız nasıl kâmil ise sizde öyle kâmil olunuz” İnsanın, göklerdekine benzemesi nasıl mümkün olabilir? Doğadaki geçişkenlik bunun mümkün olmadığını gösteriyor. Kutsal kitap, beşeri tabiat ile ilahi tabiat arasındaki farkı gösteriyor. Ve iyi işlerle ona benzemenin yollarını da gösteriyor. Fikir, söz ve eylem vasıtasıyla kötülüklerden uzak kalmak ve temizliğin ve doğruluğu muhafaza etmek. İşte bunlar vasıtasıyla insan Tanrısal Kemal’e benzeyebilir.

Tanrısal tabiat bütün kâinata dokunur. Ve gücüyle bütün kâinatı zapt eder: Göklere çıksam oradasın, ölüler diyarına yatak sersem yine oradasın, seherin kanatlarını alıp uçsam denizin ötesine konsam, orada bile elin yol gösterir bana, sağ elin tutar beni, (Mezmur 138:8-11) Dağlar kötülüklerden uzak ama hayat kötülükler ile doludur. Çünkü şeytan, kötülüklere sebebiyet verdi.

Tanrı yılana şöyle dedi: “Ömür boyunca karnın üzerinde sürüneceksin ve toprak yiyeceksin” Bu ibaredeki hareket şekli ve yeme fiili bize, dağ hayatına birçok çeşitli kötülüklerin sızdığını ifade etmektedir. Göksel babaya benzemek isteyenler yeryüzünün çeşitli rağbetlerinden uzaklaşmalıdır. Gökleri düşünmeye doğru giderse ve İncilin bize öğrettiği gibi orada iyi işlerinin hazinelerini biriktirirse yaşamını sanki gökte yaşıyormuş gibi geçirebilir.

Hiç birimiz, gücümüz oranında gökyüzünde hazine biriktirmekten yılmayalım. Söylendiği gibi ümit sahibi olalım: Eğer az koyarsan çoğu alacaksın, yersel şeyler yerine göksel olanları ve geçici olan yerine ebedi olanı alacaksın. Çünkü vaat edilmiş iyilikleri hiçbir fikir sayamaz ve hiçbir dil tarif edemez. Aziz Paulus’un sözleriyle; Tanrının kendisini sevenler için hazırladıklarını, hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir insan yüreği kavramadı. (1. Korint: 2:9) Peygamber Yahya, bütün Yahudiye ve Yeruşalim halkı ona koşup Ürdün nehrinde vaftiz oluyor ve tövbe ediyorlardı (mark. 1:5) İşte, Mesih’i vaftiz eden kişinin etki gücünü görüyor musunuz? Yahudi kavminin tövbe etmesini sağlıyordu. Çünkü Yahya’nın bir insan olarak mucizevi işler yapması Yahudiler nezdinde ilginç bir görüntü arz ediyordu. Büyük bir cesaretle konuşuyordu, konuştuğu şeyler savaş ve dövüş değil, dünyevi zaferler değil açlık ve vebanın çığlıklarıyla hiç ilgili değil, fetih ve işgallerden veya dünyevi konularından bahsetmiyordu.

Tanrı’nın egemenliğinden, göklerden, azaptan ve cehennemden bahsediyordu. Mesih’ten önce gelen Yahya, insanların dünyevi şeylere önem vermemeleri için bütün yolları kullanmış, dikkatlerini ve düşüncelerini göksel geleceğe yöneltmeleri için gayret sarf ediyordu.O halde Mesih’i vaftiz edenin izinden yürüyelim. Yersel heveslerdeki aşırılıkları bırakıp mutedil olalım.

Kilise bu kutsal günü kutlamakla hepimizi tövbeye çağırıyor. Dünyevi lezzetler ile tövbe etmeyi aynı anda birlikte yaşamak caiz değildir. Yahya’nın yaşamında yediği, giydiği ve barındığı yer bunu teyit etmektedir. Onun gibi zor bir yaşam süremiyorsak tövbe ile birlikte köy ve şehirlerde yaşamak mümkündür. Böylece kendimizi sanki yıkanmış gibi dünya sonundaki yargılamaya hazırlamış oluruz. Ve bu dünya sonu uzak ise tövbe konusunda asla ihmal etmemeliyiz.

Çünkü her beşeri hayatın ve genel olarak da dünyanın sonu vardır.
Mesih’in havarisi bize bu sonun yakın olduğunu şu sözlerle teyit ediyor; gece ilerleri, gündüz yaklaştı. (Romalılara 13:12) Çünkü gelecek olan pek yakında gelecek ve gecikmeyecektir (İbraniler 10:37) Yargılanmanın yaklaştığına açık bir delildir. Ve şöyle deniliyor: Göksel egemenliğin bu incili bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir (Matta 24 : 14)

Bu sözlere özellikle çok dikkat edelim, “Bütün insanlık iman edinceye kadar” denmiyor, aksine dünyanın her yerinde duyurularak deniyor, kurtarıcımız şu sözleri ekliyor “Bütün uluslar tanıklık olmak üzere” Bu sözlerle efendimiz gelişinin, bütün insanların ona iman edeceği zamana kadar gecikmeyeceğini teyit etmektedir. Çünkü tanıklık sözü burada davet anlamındadır. Ve mümin olmayanlar için bir suç ve yargılama tesbitidir. Bütün bunları duyup gördüğümüzde sanki şarap sarhoşluğunun verdiği bir gece yarısı rüyasında olduğumuzu hissederiz. Gerçeklerde güzel veya çirkin olsun oluşan bütün şeyler rüyalardan güzel değildir. Sonunda uyuyanın hakikat güneşini görürüz. Günahlarımız o kadar büyük ki, gözyaşlarımızın akacağı bir tövbeye ihtiyacımız var. Gerçek tövbe ile tövbe tacını alabiliriz.

Gerçek tövbe, yalnızca geçmişteki kötü işleri terketmekle olmaz Mesih’in öncüsünün öğrettiği gibi iyi işler yapmaya çalışmalıyız. “Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveleri verin (Luka 3:8) Bunu nasıl yapacağız. Örneğin başkasının malını aldıysan, kendi malını ver, birisini kırdın veya vurduysan, seni kıranları affet ve sana vuranlara iyilik yap, keyif verici şeylere ve yersel şehvetlere kapıldıysan oruç ve ibadete sarıl. Hayatından kötü olan şeyleri kökünden çıkartmaya çalış. Yaranın iyileşmesi için okur çıkarılması yetmez. Yara üzerine şifalı ilacın sürülmesi gerekir. Kral Davut şöyle diyor; Kötülüklerden sakının, iyilik yapın, esenliği amaçlayın, ardınca gidin (Mezmur 34:14)

Azizlerin çoğu tecrübelerle uyarıldılar. Davut 119. Mezmur 71.ci ayette şöyle der; İyi oldu acı çekmen çünkü kurallarını öğreniyorum. Kurtarıcımız da şöyle diyor; Dünyada sıkıntı çekeceksiniz (Yuh.16:23)

Aynı anlam Aziz Paulus’un sözlerinde de belirtiliyor: Aldığın vahiylerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni de yumruklamak için şeytanın bir meleği verildi gururlanmayayım diye. (2. Korin 12:7)
Bu yaşamda acı çekersek, göklerde mutluluk yaşayacağız. Her şeyi Allah’a şükürle karşılayalım. O bize yararlı olanı bilir ve ailemizden çok bize itina gösterir.

 

6-1-2014 tarihinde yazéldé.

6-1-2014 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN