Kutsal azizlerin
mucizeleri çoktur.
Bu haber ve mucizeleri,
imanlı insanlar kiliseye taşırlar. Amaçlari ise, Tanrı Mesih'in ve
Kutsal Ruh'un harcadığı çabayı kanıtlamaktır. Eski zamanlarda,
Beyrut’ta meydana gelen, ilahisel ve ilginç bir mucizeyi sizlere
anlatmak istiyorum. Bu mucizeyi bizlere, o zamanın metropoliti(
mitran) Asanasios yazdı. Metropolitin amacı, ibadette ikonalarin ne
kadar onemli olduğunu öğretmek ve ispatlamaktı. Bu ilahisel mucizede
tam zamanında gerçekleşti. Çünkü tüm metropolitler, ikonalarin
kullanılması için cok emek veriyorlardı. Sene M.S. 878 O zamanlarda
imanlı Hristiyan bir adam Beyrut'ta bir evde kiracı olarak
yaşıyordu. Daha sonra oradan ayrılıp uzak bir bölgeye taşındı.
Maalesef hiç dikkat etmeyip, taşındığı evde Tanrı Mesih'in çarmıha
gerilmiş ikonasını unuttu. İlahisel bir tedbir (Tanri'nin istegi)
bir Yahudi’nin -bütün Hristiyanlar’dan nefret eden bir Yahudi’nin- o
evde oturmasina izin verir. Bu Yahudi İsa Mesih'in çarmıha gerilmiş
ikonasını görünce, arkadaşlarını eve davet edip onlarla birlikte
ikona ile alay etmeye başlar. Zamanında dedelerinin İsa Mesih'le
alay edip çarmıha gerdikleri gibi... Daha sonra Yahudi’nin aklına,
ikonada bulunan cesede eziyet etmek gelir. Çivileri getirip,
Mesih'in ellerine ve ayaklarına çakar, daha sonra sirke getirip
Mesih'in dudaklarına sürer ve bütün bu şeylerden sonra, arkadaşlari
ile çok gürültülü bir şekilde alkışlayarak ve kahkahalar atarak,
ikona üzerindeki Mesih'in cesedini tokatlayarak, “Eğer sen Mesih
isen hareket et ve buradan in ey Tanrı'nın Oğlu” diye
bağırıyorlardı. En sonunda aralarından biri, ok çubuğuna benzer bir
alet ile Mesih'in göğsünün alt tarafını deldi ve anında deldiği
yerden kan ve su aktı. Tıpkı geçmişte Mesih çarmıhta asılıyken bir
askerin
O’nun göğsünü delmesi
ve kan ve su akması gibi. Bu arada herkes sustu ve kahkahalar
kesildi, oradakiler ağızlarını açıp şaşırdılar, oldukları yerde
kaldılar ve o anda bedenlerini büyük bir korku sardi. “Bu ne?”
dediler, “Rüya mi gercek mi?”. Aralarından biri dayanamayıp dizüstü
çöktü, aynen secde kılar gibi. Diğerinin boğazı kurudu, diğerleri
ise korku içinde “Yücelik Tanrı’nındır” diye bağırdılar. Aralarindan
biri su kabı getirdi, çünkü akan kan ve su çok şiddetli bir şekilde
akıyordu. Mucizeyi duyan insanlar, bütün şehirde “Mucize oldu” diye
haberi yayıyorlardı. Körler, dilsizler, felçliler ve tüm hastalar,
ikonadan akan kan ve sudan sürünüp şifa buldular, o anda Tanrı’yı
yüceltme sesleri çoğaldı. Bütün Beyrut halkı mucizeyi görmeye
geliyordu ve Beyrut'ta yaşayan bütün Yahudiler Mesih'e iman edip
vaftiz oldular. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra, içinde
bulunan kutsal kan ve su kabını, bir manastırda yaşayan rahibe
verdiler ve adı Baribsabas idi. Rahip, kabı kimsenin bulamayacağı
bir yere sakladı. Daha sonra birkaç hırsız, kabı çalıp içindeki
kutsal kanı ve suyu satmaya karar verdiler, çünkü bütün hastalara
şifa veriyordu. Rahibi öldürmeye karar verip, bir gece manastıra
girip rahipten kutsal kanı ve suyu istediler, rahip de onlara
vermeyince onu öldürüp manastırda kutsal kanı ve suyu aramaya
başladılar ama ne yazık ki bulamadılar. Rahip Baribsabas'ı, Ortodoks
Kilisesi şehit aziz olarak ilan etti, çünkü o Tanrı'nın kutsal kanı
ve suyu için kendini feda etti. Kilisemiz her sene 15 Eylül’ de Aziz
Şehit Baribsabas'ı anar. Duaları bizimle olsun, Amin.