ÖNSÖZ
Mânevi hayatın en önemli unsurlarından biri pişman olma eylemidir. Kurtuluşumuzun1 başında, Tanré’yı incittiğimizden dolayı duyduğumuz acı, gûnahkârlığımızın kabullû, hayatımızı değiştirecek bir karar, yani gûnah çıkarma işlemine** sığınmak gelir.
Saygıdeğer Öncû
Vaftizci Yuhanna
ve Rab’bimizin
öğretisinin başında
nedamet
ve
gûnah
çıkarmaya
davet
gelir.
Pişman
olmayan
kişi
kurtulamaz.
Pişman
olan
harami
cennetti “çalabilir”.
(Luka 23:41-43)
Pişman olmayı ve gûnah çıkarmayı ihmal eden Hıristiyan’lar şeytanlarén aldatısına kurban olanlarıdır. Tabiatıyla bahis olanlar, gûnah işlememiş, gûnah çıkarmaya giderken ne söyleyeceklerini planlayan, gûnah çıkaran papazlarén2 (Ruhanî) önûnde saygıyla eğilip petrahilinin3 altına girmekten çekinen kişiler için değildir. Bahis olanlar Hıristiyanlığın çoğunluğunu teşkil eden, diğer “dini vazifelerini” yerine getiren, “misyonerlik” yapan, dinsel bilgelerle4 uçsuz bucaksız tartışmalar açan fakat “zorluklarla dolu yolları korumaktan” kaçınan kişilerdir. Böylelikle dağların tepelerine sahip olduklarını sanıp duygularından arınmış pişman olmama, kendini beğenme bataklığına saplanmış, kendilerini aldatan kişilerdir.
Hayatın gidişatıyla uğraşıp başkalarının yanlışlıklarıyla çabalanmak, gerçek pişman olma kararına ihmalimizin ispatıdır.
Dileğimiz, okuyucunun aşağıda okuyacağı nedamet örnekleriyle dolu Kudûs’lû Aziz Kirillos’un eserinden kaynaklanacak gerçek pişman olma duygusuna sahip olmasıdır. Rab’bimizin kanını gûnahlarımız için döktûğûne göre, dileğimiz yazılanlar sizleri tereddûtsûz, sakınmadan, gizlenmeden ruhunuzu kirleten gizli yara ve hastalıkları not edip, gerçek pişmanlık duygusuyla gûnah çıkarmaya ikna etmesidir. Dileğimiz gûnah çıkaran papaz önûnde (o sizin manevi babanız) his edeceğiniz kûçûk utanç, ahir zamanında meleklerin ve insanların önûnde duyacağınız bûyûk utançtan sizi arındırsın.
(*) Kudûs’lû Aziz Kirillos: Kudûs’ûn piskoposu (348 – 386).
Hıristiyanlığın ilk mezhep tartéşmalarının döneminde Kudûs yöresinde önemli dini görevlerde bulunmuş ve Hıristiyanlığı kabule hazırlananlara yönelik gayet ciddi eserler bırakmıştır.
(**) gûnah çıkarma işlemi= gûnah çıkarma sérré.
İyi olan Tanrı’mızın, kabalığımızı ve zayıflığımızı bilerek vaatlerini bizlerde mühürlemesi bizler için olan iyi isteği ve lütfundan bizleri emin kılsın ve aynı zamanda imanı güçlendirsin ve devam ettirsin diye dinsel sérrlaré Kilise’ye emanet etti.
Bize emanet edilen yedi tören/sérrlar vardır: Vaftiz sérré, Gûçlendirme sérré, Rab’bin Sofrasé yani Efkaristiya sérré (Liturgia), Günah çıkarma sérré yani tövbe ve baréşma sérré, Hastaları meshetme, Evlilik, Ruhbanlék sérré.
PİŞMANLIK (NEDAMET)
Gûnah, ruhumuzun en kötü ve en tehlikeli hastalığıdır. Kasten sinir uçlarını yok ederek felç olmuş ruhu daîmi cehenneme terk eder. Ne var ki bu kötülük bizim isteğimize bağlıdır, bu hastalık nefsimizin verimidir.
Gûnah, şifası bulunan korkunç bir fenalıktır. Pişmanlık onun şifasıdır. İnsan elini ateşte tuttukça mutlaka yanmaya devam eder, fakat ateşi serptiğimiz anda yanması durur. Aynısı Gûnah için de geçerlidir, çünkü günah insanı yakan bir olgudur. Yandıklarını his etmeyenler için Kutsal Yazılar “İnsan elbiselerini yakmadan böğrüne ateşi sokabilir mi?” (Sûleyman’én Özdeğişleri 5 6:27) sorusunu yöneltirler.
Gûnah dışa bağımlı bir düşman değil, senin içinde doğup gelişen bir olgudur. «Gözlerin hep ileriye baksın, Dosdoğru önüne!» (Sûleyman’én Özdeğişleri 4:25) böylece iğrenç isteklerin olmayacak. Gelecekteki sınavı düşün, o zaman ne fuhuş, ne zina, ne cinayet ne de yolsuzluk hakim olacak. Tanré’yı unuttuğun anda kurnazca düşünüp yolsuzluklara baş vuracaksın.
Seni gûnaha iten kötülerin kötüsü şeytandır (Yun. ÄéÜâïëïò 6). Eğer karşı durursan seni gûnaha zorlayamaz. Eğer kalbini ona kapalı tutuyorsan her ne kadar seni gûnaha teşvik ediyorsa da sana zararı dokunamaz. Fakat dirençsiz kötü bir isteğine boyun eğersen, seni esir edip günah uçurumuna iter.
Kendi kendine “her ne kadar iğrenç istekleri beni etkiliyorsa da ben inancımda güçlüyüm” deyebilirsin, buna rağmen bir kayayı toprağa gömülü bir kök ucunun bile paramparça edebileceğini göz ardı etmemelisin. Gûnahın tohumunu kabul etme çünkü inancını dağıtır. Budaklanmadan kötülüğün kökünü içinden çıkar; başlangıçtaki kararsızlığın seni ateşli ve baltalı bir cezaya sürükleyebilir. Gözdeki kusuru vakit varken tedavi et ki âmâ olduğunda doktordan doktora gezinmeyesin.
Tüm kötülüklerin başında ilk günahı işleyen şeytan vardır. Bunu ben değil fakat Rab söyledi “İblis başlangıçtan beri günah işlemektedir. (1 Yuhanna 7 3:8). Şeytan öncesi kimse gûnaha girmedi. Şeytanı gûnaha iten herhangi bir olgu olmadığından (bu durumda onu gûnaha iten Tanré olacaktı), gûnaha kendi isteğiyle girdi. Fakat Tanré onu saf ve meleklerin birincilerinden biri (Yun. _áñ÷Üããåëïò, arhangelos=Başmelek8) olarak yaratmasına rağmen, şeytan Tanré’yı ilk yaratılanlara iftira ederek Tanré’nın inançlı kulundan (kölesinden) O’nun karşıtı (satanas, Yun. ÓáôáíÜò), O’nun düşmanı olur. Çünkü ÓáôáíÜò kelimesinin Klasik Yunan Edebiyatındaki tercüme anlamı, karşı tarafta bulunan, birisine karşıt olan kişi, olarak geçer.
Şeytan gözden düşmesiyle ilk yaratılanların bir çoğunu Tanré’nın iradesine karşı dirence iter. Kendisi onu takip eden herkese gûnaha girme isteğini eker. Zina, fuhuş ve her türlü kötülük ondan kaynaklanır. İlk yaratılanları yaramazlığa ve sonunda sürgüne iten odur. Adam onun yüzünden en güzel tohumlarla budaklanan cennetinin yerine, dikenli yeryüzünü miras aldı.
***
Şimdilik ne olacak?
Aldatılıp cenneti mi kaybettik? Kurtuluşumuza çare yok mu?
Tamamıyla mı kör olduk? Işığı bir daha göremeyecek miyiz?
Sakat kalıp, ayaklarımızın üstünde duramayacak mıyız?
Bir kelimeyle öldük de dirilemeyecek miyiz?
Kardeşim,
Lazaros’u9
hakkın
mezarından
dirilten
Güç,
madem
ki
yaşamına
devam
ediyorsun
seni
diriltecek
güce
sahip
değil
mi?
Bizim
için
Kanını
döken,
bizi
günahtan
kurtaramayacak
mı?
Umutsuzlanmayalım.
Bilinçsizliğe düşmeyelim. Af olma umudumuzu
yetirmeyelim. Kurtuluşunu istemeyen herkes,
inanılmayacak derecede günahkârdır. Buna
inanan herkes de pişmanlık getirir.
Yılan eski derisini terk eder de biz günahı terk edemez miyiz? Verimsiz toprak itinalı işlendiğinde verimli olur da bizler düzelemez miyiz? Tanré insanları sever, insanları sonsuz sever. Bundan dolayı “Çok kez fuhuşta bulundum, zina ettim, gûnaha girdim, acaba beni af eder mi?” diye yakınma. Mezmurlar’ın10 dediğine bakalım “İyiliğin ne büyüktür, ya RAB” (Mezmur 30/31:19).
Günahlarının mertebesi Tanré’nın iyilikseverlik mertebesini geçemez. Yaraların O’nun şifa gücünü yenemez. Yeter ki O’na inançla teslim olasın. Tutkunu itiraf et. Sen de Davut (“Peygamber”) gibi “Rab kanunsuzluklarımı gerçekçilikle itiraf edeceğim” demelisin. O zaman aynı mısranın dediği gibi günahımı açıkladım sana, Suçumu gizlemedim. “RAB`be isyanımı itiraf edeceğim” deyince, günahımı, suçumu bağışladın. (Mezmur. 31/32:5) gerçeği vuku bulacak.
Tanré’nın insan severlik ve anlayış derecesini öğrenmek istiyor musun? Adam ile olanlara bak: İlk yaratılan duymazlık etti. Tanré derhal onu ölüme terk edebilir miydi? Tabiatıyla yapabilirdi. Fakat İnsan sever ne yaptı? Onu cennetten, madem ki orada kalacak kadar becerikli değildi, sürgün etti. Onu cennetin karşısına yaşamaya gönderdi, böylelikle nasıl alçaklara düşüp neyi kayıp ettiğini, nerede bulunduğunu görüp anlasın ki pişman olsun ve kurtulsun, istedi.
Doğan ilk insan, Kayin, kardeşini vurdu; böylelikle kötülüklerin mucidi, kıskançların, canilerin öncüsü oldu. Kardeşini öldürmesine rağmen cezası ne idi? “Artık titreyerek, ahlar içinde yaşamına devam etti” ( bak. Yaratéléş 4:1211) Korkunç bir suç, küçük bir ceza.
Gerçekten Tanré’nın Kayin’e gösterdiği insan perverliğin derecesi çok büyük, fakat daha da büyük olanına bakalım: Nuh’un dönemini düşün. Gûnaha giren devler yeryüzünü büyük kanunsuzluklarla sarmışlardı. Sel baskınıyla cezalandırılacaklardı. Tanré’nın tehdidi bu idi. Fakat sel baskını yüz yirmi yıl sonra geldi (Yaratéléş 6:3)!
Tanré’nın insan severliğini görüyor musun? Yüz yirmi yıl sonrasında gerçekleştirdiğini hemencik yapamaz mıydı?
Cezayı o kadar zaman ertelemesinin sebebi, onlara pişman olabilme süresini vermek idi. Günahkârlar pişman olsalardı, Tanré, bu kadar korkunç ve haklı cezayı göndermeyecekti.
Şimdi de pişmanlık gösterip kurtulan gûnahkarların örneklerine gelelim.
Kadınlardan herhangi biri “vücudumu ve ruhumu her türlü ahlaksızlıklarla kirlettim, kurtulabilir miyim?” sorusunu sorabilir. Fahişe Rahav’ı düşün ve sen de kurtuluşuna umut besle. Madem ki o herkesin önünde alenen gûnaha giriyordu ve pişmanlıkla kurtuldu; neden sen de aynı yolla kurtulamayasın?
Kendisinin nasıl kurtulduğunu araştırıp öğren. Yalnızca “Tanré’nız gök yüzünün ve yer yüzünün tek ve gerçek Tanré’dır” (Yeşu 2:1112) dedi. Arsızlığının bilincinden “Tanré’m” demeye cesaret edemeden “Tanré’nız” kelimesini kullanmış. Kurtuluşunun şahitliğini Mezmurlar’ın mısralarında bulacağız: Beni tanıyanlar arasında Rahav ve Babil`i anacağım (Mezmurlar 86/87:4)
Tanré’nın insan perverliği ne kadar büyük! Kutsal Yazılar’ın içinde fahişeyi bile anıyor. Yalnızca “Rahav’ı ve Bâbil’i anacağım” demiyor fakat buna “beni tanıyanların” kelimelerini de katıyor. Yani beni tanıyorlar bana inanıyorlar diyor.
O halde hem erkekler hem de kadınlar için kurtuluş vardır. İnsanı kurtuluşa yönelten pişmanlıktır.
Bir halkın tümü gûnaha girerse bile, günahlarının tümü Tanré’nın insan sevgisini aşamaz. İsrail halkı Sina yarımadasında altın buzağıya tapmaya başladığı zaman bile Tanré onlara insan sevgisini bağışladı. İnsanlar O’nu inkar ettiler fakat O Kendini inkar etmedi. Puta tapmaya başlamalarına rağmen O, onlara ihsan buyurdu.
O
zaman gûnaha giren yalnız tüm halk değildi,
baş rahip Harun’da onlara katılmıştı. Bu
konu için Musa Peygamber diyor ki “RAB`bin
kızgın öfkesi karşısında korktum. Öfkesi
sizi yok edecek kadar alevlenmişti. Ama RAB
yakarışımı yine duydu. RAB Harun`a da onu
yok edecek kadar öfkelenmişti. O sırada
Harun için de yakardım. (Yasan’nén
Tekraré 9:19-2013).
***
Davut (“Peygamber”) hata etti, sabah erken yatağından kalkıp dalgın dolaşırken çifte gûnaha girdi, hem zina etti hem de cinayet işledi14. Fakat hatasını kabul edip onu düzeltme isteği ölmedi.
Kâhin Natan15 (“Peygamber”) onun ruhî yaralarını görüp şifa vermek için kralın huzuruna geldi ve ona büyük günah işlediğini, Tanré’nın ona karşı duyduğu hiddeti dile getirdi. Kral soyunun evladı Kâhin’e kızmadı. Kâhin’in sözleri kendisinden çok düşüncesine ve onu kendisine Gönderene yöneldi. İktidarlığın benciliğinden, çevresindeki ordularından çok aklına Rab’bimizin melekler ordusu geldi. İçinden gelen büyük bir telaş ile Görûnmiyen’i görûnûr gibi hisetti. Davut (“Peygamber”) Kâhin’e yönelerek Tanré’ya cevap verdi “Rab’e karşı da gûnaha girdim” (2ci Samuel 12:1316).
Kralın alçak gönüllüğünü görüyor musun? Itirafını görüyor musun? Ondan önce herhangi bir kraldan bu sözler söylendi mi? Gûnahını kaç kişi biliyordu ki? Gûnaha girdiği zaman, Kâhin huzuruna gelip te suç beyanında bulununca, suçlu suçunu hemen itiraf etti. Gerçek pişmanlıkla itirafta bulunduğundan, aynı anda şifasını da bulundu. Af edildi.
Kâhin Natan, Tanré tarafından af edildiğini beyan ederek, Davut’u teselli etti. Fakat o pişmanlığını terk etmedi ve krallık giysilerini çıkarıp kölelerin giydiği yas elbiselerine büründü. Tahtına değil toprak ve küllerin üstüne oturmaya başladı. Küllerin üstüne oturmakla yetinmeyip onları yemeye başladı kendisi “Ekmek yerine kül yiyorum, içtiğim suya göz yaşlarımı ekiyorum” (Mezmurlar 101/102:10) der.
Göz yaşlarıyla gözlerini eritip aklına garip istekler getirdi, “ İnleye inleye bittim, Döşeğim su içinde bütün gece ağlamaktan, Yatağım sırılsıklam gözyaşlarımdan. Kederden gözlerimin feri sönüyor, Zayıflıyor gözlerim düşmanlarım yüzünden”. (Mezmurlar 6:6-7)
Sarayın ileri gelenleri krala orucunu durdurması için yalvarmalarına rağmen o bu kararından vazgeçmedi. Hafta boyunca her tür yiyeceğe karşı oruç tuttu. Eğer kral pişmanlığını bu şekilde ifade ediyorsa, sen basit bir insan olarak günah çıkarmayacak mısın?
Daha sonra, Avşalom’un17ayaklanmasında kaçabileceği değişik yolların var olmasına rağmen Davut kendisini kurtarmak için Zeytin 18 dağına tırmandı. Kurtarıcı’sına oradan gökyüzüne çıkma isteğini dualarla dile getirdi. Bu zor durumunda bile Semei19 krala lanetler yağdırarak küfürlerde bulundu. Davut alçak gönüllülük ve bağış duygusuyla yanındakilerine “bırakın ona Rab küfür etmesini söyledi” der. Çünkü af edenin gûnahları af olunacağını biliyordu.
Gûnah çıkarmanın faydalarını görüyor musun? Pişmanlık gösterenlerin kurtulacağını görüyor musun?
Samiriye20 kralı Ahav21 gayet kanun dışı, putperest, kralların kanına girmiş, arsız ve haksız bir kişi idi. Kraliçe İzevel’le (bknz. 21) birlikte Nabuthe’yi22 öldürdükleri zaman, Aziz (kâhin) Elias’ın23 tehdidi üstüne, kral hemen pişmanlık gösterir ve krallık giysilerini çıkarıp kölelerin giydiği yas elbiselerine bürünür. O zaman insan sever Tanré Hazreti Eliyas’a “Ahav’ın pişmanlığını görüyor musun, onu cezalandırmayacağım” haberini ulaştırır.
(bak. 1 Krallar: 20:29).
Bir anlık insan sever Tanré, günahkâr hayatına devam etmesine rağmen, kral Ahav’ı af eder. Tabiatıyla Rab kralın geleceğini göz ardı etmiyordu, fakat pişmanlık anında gerekli affı ona ithaf etti. Bu olay hâk veren hâkimin her olayı başlı başına izole ederek ayrıca ve her durum için gerekli kararı alması olarak görülebilir, bu da hâkkın en önemli ilkesidir.
Kral Yarovam 24, putların anısına kurban sunarken, onu bu hareketinden dolayı itham eden Aziz Kâhin için tutuklama emri verir. Fakat o anda eli tutulur. Tanré’nın gazabına uğrayan kral Aziz Kâhin’den “Rab’be benim için dua et” ricasında bulunur (1 Krallar: 13:6). Pişmanlığın neticesinde eli şifa bulur. Aziz Kâhin bir insanın elini şifa edebileceğine göre Tanré oğlu İsa, günahlarını af ederek, seni kurtarmaz mı?
Manaşşe 25 de gayet günahkârdı. Emri üzerine Yeşaya’yı26 testerediler (testere ile işkenceye tabiî tutmak). Kral putperestlik mikrobuna kapıldı. Kudüs’ü masum insanların kanıyla boğdu. Fakat esir düşüp de Bâbil’ye sürülünce O’nun gazabına uğradı ve pişmanlık getirdi. Kutsal Yazıların dediği gibi “Manaşşe Tanré’nın ve onun azizleri önünde alçaklara düştü. Kral Tanré’nın affına sığındı. Rab onun sıcak dualarını kabul etti ve onu Kudüs’a geri gönderip tahtını geri verdi” (2ci Tarihler 33:12-13). Aziz Kâhin’i testereleyen günahkâr pişmanlıkla kurtuluyorsa, sen ki, mutlaka bu derecede gûnaha girmedin, kurtulamayacak mısın? Dikkat et! Nedametin kudretinden şüphe etme.
Günah çıkarmakla bir ateşi söndürebilir bir canavarı evcileştirebilirsin. Şüphe edeceksen, Şadrak'ı, Meşak'ı, Aved-Nego'yu Bâbil’in fırınlarında olanları düşün27. Kırk dokuz pihis28 boyundaki ateşleri söndürmek için kaç tane çeşme gerekliydi? Ateşlerin yükseldiği yerde üç gencin inancı dereler gibi akmaya başladı ve o zaman üçünün pişmanlık duası işitildi “Rab başımıza gelenlere izin verdiğinden dolayı hâklısın, çünkü kanunsuzduk, günahkârdık” (Dan.: 3, 5)29.
Nedamet ateşi dağıttı! Cehennemin ateşini bile dağıtabileceğinden de emin olmalısın.
Dikkatli bir okur “Tanré gençleri pişman olduklarından değil inançlarından dolayı koruduğunu” iddia edebilir. Kurtuluşları bu olasılığın neticesi olabileceğinden, sizlere başka bir olayı sunmak isterim.
Nebukadnessar 30 hakkında fikriniz nedir? Kutsal yazılardan onun vahşi, kan dökücü, taş kalpli, birisi olduğunu biliyor musunuz? Mezarları açıp kralların kemiklerini dağıtan, koca bir halkı sürgüne gönderen, çocuklarının katline tanık edip kralın gözlerini çıkaran, Keruvlar’é31 dağıtan (Tabiatıyla, melekleri değil fakat Tanré sesinin işitildiği Sandığı`nın üstündeki altın melek gravürlerini ima ediyorum) birisi olduğunu işitmediniz mi? Nebukadnessar İbadet yerinin katepetazmasını33 söktü. Buhurdané 34 alıp putların yanına gönderdi. Kutsal ithafların tümünü aldı. İbadet yerini (bknz. 33) temelinden söküp ateşe boğdu.
Kralları öldüren, Kutsal’ları yakan, halkı esir eden, kutsal eşyaları putların yanına yerleştiren bir kişinin lâyık olduğu ceza nekadardır? Bin kez ölmesi gerekmez mi?
Şu ana kadar Nebukadnessar´én suçlarını gördünüz. Gelin şimdi de Tanré’nın insan severliğini görelim.
Kana susamış kral vahşi bir hayvan gibi çöllerde yaşamakla cezalandırıldı. Kurtulması için bu şekilde cezalandırıldı.
Bir aslan gibi tırnak çıkarıp kıllara büründü, çünkü öncesinde aslan gibi kükreyip Kutsal’ları kaptı. Bir dana gibi otlamaya başladı, çünkü öncesinde ona krallığını bahşeden Tanré’yı göz ardı etti. Fakat bu eğitici cezalardan sonra pişmanlık getirip yüce Tanré’ya dua edince O kendisine krallığını iade etti (Dan. 4:26–34).
Bu derecede gûnaha giren Nebukadnessar’a pişmanlığından sonra Tanré krallığını geri vererek onu af etti. Sen de pişmanlık getirip, iyi bir Hıristiyan gibi yaşarsan sana günahlarının affını bağışlayıp göklerin krallığını hediye etmez mi? Rab insan severdir.
Afta hemen yetişir, cezada gayet durgundur. Kurtuluşundan kimse şüphe etmesin.
Havarilerin35 en yücesi Petros36 bile bir köle kadından korkup Tanré oğlu İsa’yı üç kez inkar etti. Fakat pişman olup acılar içinde göz yaşları döktü (Matta 26: 69–7537). Ruhunun pişmanlığını göz yaşlarıyla belirti. Bundan dolayı yalnızca af edilmedi fakat apostoluğuna devam etme gücü ona bağış olundu.
Kardeşlerim, gûnaha girip pişman olan ve
kurtulan bu kadar insan örneklerinden sonra,
sizler de büyük bir istekle pişmanlık
getirip günah çıkarınız. Sizler de af olacak
ve Azizler gibi gökler krallığının varisi
olacaksınız.
DİZİN NOTLARI
1. Kurtuluş: Ahir zaman sonrasında bağışlanacak sonsuz yaşam. Kurtulanlar ilelebet Tanré’ile cennette yaşayacaklar.
2.Manevi baba: Hıristiyan Kilisesinde günah çıkarmakla görevlendirilen papazlara verilen ad. (ruhanî)
Kilise: Hıristiyan Kilisesi=Hıristiyanların oluşturduğu homojen toplum anlamında kullanılır. Dini görevlerini yerine getirebilecekleri (ibadet yerleri) yapılar için de aynı ad kullanılır.
3. Petrahili: Dua esnasında papazlarén mutlaka takması gerektikleri giysilerinden biri. Günah çıkarmak isteyen her Hıristiyan pişmanlığının simgesi ve O’nun bağışını istemesi için, dua esnasında başını petrahilinin altına sokar.
4. Dinsel bilge (gerondas): dinî konularını gayet iyi bilen ve bu konularda inanlara yol gösterebilen aydın kilise din adamlaréna verilen ad.
5. Sûleyman’én Özdeğişleri:Tevrat’ın kitaplarından biri. Süleyman (“Peygamber”) tarafından kaleme alınmıştır.
6. Şeytan (Yun. ÄéÜâïëïò, diavolos), yunanca äéáâÜëëù eylemi, bir kişinin aleyhine konuşarak iftira ile onu tahrik ve tahrip etmek anlamını taşır. ÄéÜâïëïò adı äéáâÜëëù eyleminden türemiş ad olup, şeytan anlamında kullanılır.
7.Yuhanna: İncil’in dördüncü bölümünün yazarı.
8. Añ÷Üããåëïò=arhangelos: Yunanca añ÷Þ(ilk, baş) + Üããåëïò (melek) kelimelerinden türemiş birleşik addır. İlk, baş melek anlamında kullanılır. Hıristiyanlıkta baş meleklerin sayısı çoktur.
9. Lazaros: İncil’e göre Tanré oğlu İsa’nın dostu. Lazaros’un (El eazar) ölüm haberini alan Tanré oğlu İsa, on iki öğrencisiyle birlikte yaşadığı bölgeye geldiğinde onu dört gün öncesinde defnedildiğini öğrenir. Hemen mezarının açılmasını ister ve onu diriltir. Tanré oğlu İsa’nın bu mucizesi O’na inananların sayısını artırdığı gibi O’nun düşmanlarını da artırmıştır.
Lazaros dirildiğinden sonra 18 yıl daha yaşamış ve Kıbrıs’ın Kitios bölgesinin ilk piskoposu olmuştur. Adı Paskalya gününün bir hafta öncesinde kutlanır.
10. Mezmurlar sunmak:Tanré’ya ezgili ilâhi Okumak. Davut’un Mezmurlar’é Eski Ahit’in bir kirabédér.
11. Yaratéléş: Tevrat’ın ilk kutsal kitabı
12. Yeşu:Tevrat’ın kitaplarından biri.
13. Yasa’nén Tekraré:Tevrat’ın kitaplarından biri. Musa Peygamber tarafından kaleme alınmıştır.
14. Çifte günah:Davut (“Peygamber”) Bat-Şeva ile zinada bulunmuş ve kocası Uriya’yé öldürmüştü. Bat-Şeva Süleyman’ın annesidir. Süleyman’ın Kâhin Natan tarafından tahta çıkarıldığı söylenir.
15. Kâhin Natan Davut’un (“Peygamber”) kehanet gücüne sahip danışmanı ve Süleyman’nın hocası. Davut’un çifte günahı için ona çok sert tenkitlerde bulunmuş, yaşadığı sürece saray işlerine karışmış, Tevrat’a kendi görüşlerini bırakmıştır.
16. 2.Samuel: Tevrat’ın kitaplarından. 2 Krallar ve 2 Samuel kitaplarén gerçek yazarları bilinmemektedir.
17. Avşalom: İbranice (Aba + salom, baba + barış), Davut’un (“Peygamber”) üçüncü oğlu. Güzelliğiyle nam salmış, kardeşi Amnon’u kız kardeşiyle ilişki kurduğundan dolayı öldürmüş ve babasının hiddetinden kurtulmak için üç yıl süresince dedesine sığınmış, sürgünden döndükten sonra babasına karşı Kudüs’te büyük ve kanlı bir isyan başlatmıştı. İsyan esnasında Davut’un (“Peygamber”) subayları tarafından öldürülmüştür.
18. Zeytin Dağı:(Cebel El Tur, Yun. Åëáéþí=Zeytinlik ) Kudüs şehrinin yakınlarındaki dağa verilen ad. Dağ üç tepeden oluşup zeytin ağaçlarıyla dolu olduğundan bu adı almıştı. Eski devirlerde hem putperestler hem de Musevi’ler tarafından aziz bir yer olarak bilinirdi. Tanré oğlu İsa son günlerinde bu dağın tepelerinde onu dinlemeye gelenlere vaizlerde bulunmuştu. Hıristiyan inançlarına göre göklere çıkışı bu tepelerden olmuştur.
19. Semei: Davut’un (“Peygamber”) ailesindendir. Avşalom’un isyanında, Avşalom,’u desteklemişti.
20. Samiriye bölgesi: Orta Filistin bölgesinde bulunan antik bir şehir ve çevresine verilen ad.
21. Kral Ahav ve kraliçe İzevel: İsrail krallığında M.Ö. 873 – M.Ö. 854 döneminde tahta geçmiş kral. Halk karısı İzevel’e karşı yaptığı kötülüklerinden ve ahlâksızlığından dolayı kin duymuştu. Kâhin Aziz Eliyas’ın itirazlarına rağmen Ahav halkını putperestlerin tanrısı Baal’a tapmaya zorlamıştı.
22. Nabute: Saray bahçesinin sınırında bağlar bulunduran bir kişi. Bağlarını Krala satmayı red edince Kraliçe İzevel tarafından komplo ile öldürüldü. Cinayeti tenkit eden Aziz Elias’ı da öldürmeye çalışmıştır. Kraliçeden kurtulmak için Aziz, Horev dağının tepesine kaçmıştı.
23. Aziz Elias (Kâhin): M.Ö. 9cu yüzyılda İsrail’de yaşamış kehanet ve insan üstü güçlerine sahip Aziz. Putperestliğe ve arsız yaşama karşı hayatı boyunca mücadele eden Aziz, kraliçe İzevel tarafından kovalanınca Horev dağının tepesine sığınmıştı. Aziz’in anısı Hıristiyan’lar tarafından da anılır. İnançlara göre çok kısa bir süre sonrasında Aziz Tanré tarafından dağın tepesinden “kaçırılıp göklere çıkarılır”. Bu inançtan dolayı Aziz’in hayatı Musa Peygamber ve Tanré oğlu İsa’nın hayatlarıyla kıyaslanır. Aziz’in yer yüzüne geri dönüşü ahretin yaklaştığını gösterir.
24. Kral Yarovam : İsrail’in ikinci kralı M.Ö. 932 – M.Ö. 911, İsrail krallığının kurucusu. Süleyman tapınağı inşa edildiği dönemde Süleyman’a (“Peygamber”) karşı isyanda bulunmuş fakat tahta Davut (“Peygamber”) döneminde çıkabilmiştir. İç savaş döneminde Musevi inançları hakkında değişiklikler yaptığından putperestlikle suçlanmıştı.
25. Manaşşe: M.Ö. 692 – M.Ö. 638 döneminin Filistin bölgesinde yaşayan Musevi’lerin kralı. Krallığını Asurluların (Asurbanibal) etkisi altında sürdürürken putperestliği kabul etmiş ve oğlunu tanrı Moloh’a kurban ettiğinden dolayı Kudüs’te doğan isyanı kanlı şekilde bastırmıştı. Asurlular tarafından M.Ö. 677’de Bâbil’e esir olarak gönderilmiş ve esaretten kurtulduktan sonra, bunu Tanré’nın gazabı olarak görüp Musevî dinine geri dönerek krallığına devam etmiştir.
26. Aziz Peygamber Yeşaya: Tevrat’ın ileri gelen “peygamberlerinden” M.Ö. 8. Y.Y. yaşamış kehanetlerle dolu iki ana parçaya bölünmüş 66 bölümlük bir kitap bırakmıştır.
27. Şadrak'ın, Meşak'ın, Aved-Nego'yun Tevrat’a adları geçer. Üç genç, inançları dolayısıyla Nebukadnessar tarafından ocağa, ateş içerisine atılıp ölüme terk edildiler. Fakat üçü de ateşin içinden bir meleğin yardımıyla canlı çıkınca Nebukadnessar Musevi’lerin inanç özgürlüğünü tanımak zorunda kalmıştı. Adları 17 Aralıkta kutlanır.
28. Pihis: 64 cm. (ticari) veya 75cm. (mimari), klasik Yunan ve Roma döneminde kullanılan uzunluk ölçüsü.
29. Daniel: Dan. (Yun. ÄáíéÞë, Daniil), Tevrat’ın kitaplarından biri. Kâhin Daniel tarafından kaleme alınmıştır.
30. Nebukadnessar: Yeni Bâbil imparatorluğu devrinde M.Ö. 605 – M.Ö. 562 döneminde krallık yapmış, M.Ö: 587 tarihinde Yahudilerin isyanını bastırıp Kudüs’ü yakıp yıkan, halkını Bâbil’e süren kral.
31. Keruvlar: Meleklerin bir grubu. Hıristiyanlıkta melekler olgularına göre sınıflandırırlar.
32. Tanré sesinin işitildiği RAB`bin Sandığı (veya Tevrat’ın Sandığı), Tanré’nın dileğini içeren (bunlar Tanré tarafından iki taş üstüne yazılmış ve Musa Peygamber tarafından indirilmişlerdi) altın kutu. Sandék altın melek figürleriyle (bknz. 31) süslenmişti. Sandék Süleyman tapınağından M.Ö. 587’ de çalındıktan sonra kaybolmuştur.
33. İbadet yerinin katepetazması: Süleyman tapınağının içinde bulunan ipek perde. Perde inananlarla aziz gereçlerin bulunduğu bölümü ayırıyordu.
34. Buhurdan: İbadet yerlerinde kullanılan gereçlerden biri.
35. Apostolos=Havari: Bir olguyu yerine getirmek için gönderilmiş, o olguya inanmış kişi anlamına gelir. Hıristiyanlıkta Tanré’nın sözünü yayma görevini yerine getiren ve Tanré tarafından vazifelendirilen her kişiye bu san verilir.
36.Havari Petros: Gerçek adı Simon olup balıkçılıkla uğraşırken Tanré oğlu İsa’nın ilk öğrencilerinden olmuştu. Tanré oğlu İsa taş, kaya anlamını taşıyan adını (Petros, Yun. ÐÝôñá, Aramice kepha) öğrenciliği esnasında vermişti. Hayatı hakkındaki bilgiler İncil’den kaynaklanır. 64’te Roma’da çarmıha gerilerek ölüme terk edilmiştir (Yun. ÌÜñôõñáò) Şahadet, Şahit veya şehit: Hıristiyanlığa inandıklarından dolayı öldürülen kişilere verilen san.
37. Havari ve Incil yazaré Matta: İncil’in birinci bölümünün yazarı.
Evangelistis: İncil’in yazarlarına verilen san.