ÖNSÖZ
Günümüzün Hıristiyan’ları gerçek duanın ne olduğunu, duayı karakterize eden nesnelerin neler olduğunu, duanın insan üstündeki verimini acaba tanıyorlar mı?
Kilise’mizin1 Azizleri ki temelde daima dua eden insanlardı; kendi aziz tecrübelerini kesin ve en iyi anlatımla bize nakletmişlerdir. Anlatımlarına göre, dua insan şuurunu (veya zihnini)* Tanré’ya doğru yükseltmek O’nun ile konuşmaktır, diyorlar. Dua, insanı Tanré ile bütünler, meleklerin eseridir, Cennet’in anahtarıdır, ruhun ışığı, günahların affı, yaratının anasıdır. Dua, yenilmeyecek bir silah, harcananmayacak bir hazine, insanı vebalden uzak tutan bir köprü, onu hüzünden koruyan bir duvardır. Dua, insanın manevi hayatının bir aynası olup işlevi hiç bir zaman tükenmeyen bir olgudur.
Bahsedilenlerden kolayca anlaşılıyor ki dua sadece “dîni bir vazife” veya “duygusal bir çözüm” olmayıp, ruhun içinde yaşadığı atmosferi teşkil eder. İnsanın Tanré’ya bütünsel yaklaşımı ve varlığının O’na sunuşudur. Eğer bu arz Hz. İsa’nın dilek ve şartlarıyla uyumluysa O’nun nimetini üstümüze çeker. Tanré’nın nimetti de sırasıyla, kalbimizi temizler, şuurumuzu aydınlatır, insan olgusunu değiştirip onu kutsal kılar.
Bundan dolayı dua etmeyen Hıristiyan, gerçek Hıristiyan değildir. Dua etmesini bilmeyen insansa, bütünleşmiş insan değildir.
Aziz Hrisostomos2 “ruhtan arınmış vücut nasıl ölüyse, duadan arınmış ruh ta ölüdür” der.
Bunu takip eden sayfalarda, Filokaliya’ya3 geçmiş Sina bölgesinde yaşamış mûnzevi4 Aziz Nilos’un5 “Dua hakkında” eserinden derlenmiş, kelimelerin tam manasıyla öz Türkçe’ye çevrilmiş, “azizlerin kütüphanesine” ait klasik bir eser bulacaksınız.
Eserin tümü 153 küçük “bölümden” oluşup, bunları ecel acele okumakla yetinmeyip, bunları incelemek, betimleyip uygulamak isteyen herkese manevî duanın yolunu, güvenebileceği bir şekilde, açmaktadır. Bu bir gerçek ki Aziz Nilos’un sözü bugünün insanı için de manevî bir gıda olup günümüzde hızla uygulanan “yolsuzluk politikasına” karşı gayet güçlü bir panzehirdir.
Gelecekteki deneyimlere karşı bizi besleyecek, güçlü kılacak olgu “ruhtaki gerçek”, Tanré’nın kullarından oluşmuş, O’na bağışlanmış bir toplumdur. O’nun ahrete kadar uzanan sözünü bugün de insanları uyandıracak, onları kurtaracak şekilde dinleyebiliriz: “Bakınız, kendinizi uyanık tutup dua edin, …, böylece gelecektekilerden sakınıp insan Oğlunun6 önünde dik durabileceksiniz” (Markos7 13:33, Luka8 21:36).
(*) Hıristiyan dininde şuur ve zihin (Yunanca’sı íïõò) anlamları büyük değer taşırlar. Aynı zamanda bu kelimeler değişik anlamlarda kullanıldıkları görülür.
Basit anlamda kelimeler ruhun bir işlevi (ruhun üç bölümünden biri) anlamını taşırlar. Fakat Filokaliya’da bu kelimelerin bazen kalp (sevgi), bazen ruh, bazen de ruhun enerjisi (gücü) anlamında kullanıldıkları görülür. Temelde şuur veya zihin ‘ruhun gözleridir’, ruhun kapısını kollayan kapıkuludur. Sağlıklı şuur veya zihin devamlı uyanık olup ruhu kötüden korurlar. Şuurun veya zihnin şifası dua ile olur. Ruhun yer aldığı dua ile insan yapısı olan şuur veya zihin yeryüzü işlevlerinden kendini arındırır (şuurun veya ruhun nurlaşması) böylelikle bilinçli olarak şuurun veya zihnin kalbine inilir. Mûnzeviler (bknz.4) yaşadıkları hayatla bu mertebeye ulaşmaya çalışırlar.
DUA
Dua insanın zihnini (veya şuurunu) Tanré’ya yükseltmektir. Şuurlu insanın değerine yakışan herhangi bir uğraşıdan daha olumlu bir ruhsal işlevdir.
***
Dua sakin ve dinginlikten doğar; ruhumuza sevinç ve doygunluk getirir; insanı hüzün ve keyfisizlikten korur.
***
Nasıl ekmek vücudun gıdasıysa, zihnin ve ruhun gıdası ruhî duadır9.
***
Nasıl görebilme en yüksek duyu ise, dua da en kutsal en ilahî hayırdır.
***
Tanré’yı seven, oğlun babasıyla konuştuğu gibi daima O’nun la konuşur, böylece kendisini art düşüncelerden uzak tutar.
***
Mademki dua insan şuurunun Tanré ile ilişkisidir, başkasına yönelmeden, başkasının aracılığını istemeden Tanré’ya yaklaşmak için şuurun durumu ne olmalıdır?
***
Eğer Hz. Musa’nın kızgın bataklığa yaklaşmasını önleyen olgu sandallarını çıkarmakla ortadan kalktıysa, sen ki Tanré’yı görmek, O’nun la konuşmak istiyorsun, her günahkâr düşünceyi üstünden atman gerekmez mi?
***
Bizimle kirli şeytanlar arasındaki savaş yalnızca ruhî dua için oluyorsa, onlara düşman ve onları rahatsız eden dua, ne için bizim kurtarıcımız, sevincimiz ve zevkimiz oluyor?
***
Şeytanlar içimize girmekle ne yapmak isterler? Zihnimizi dua yapamaz duruma getirmek için onu tatminsizlik, fuhuş, para sevgisi, öfke, intikam almak ve daha bir çok bağımlılıklarla şişirirler. Çünkü bağımlılıklarla dolu bir zihin mantıkî davranamaz.
***
İhsanlık için kanını vermemişsen ihsanlı bir kişi olduğunu sanma. Çünkü Aziz Pavlus’un10 Efesliler için yazdığı mektupta, yazdıklarına göre günaha karşı ölene dek, onurlu bir direnç göstermemiz gerekir. ( İblis`in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı`nın sağladığı bütün silahları kuşanın. Efesliler 6:11)
***
Bir yere bağlı olan kişinin koşamayacağı gibi, bir tutkuya bağımlı bir zihin de gerçek duayı yerine getiremez. Çünkü tutku insan düşüncesini sağa sola savurur ve ruhunu sakin kılmaz.
***
Maddî varlıklarla karışan, onlarla ilgilenip onlarla uğraşan devamlı telaş içinde olduğundan temiz dua11 yapamaz. Çünkü dua her ilgiden arınmak demektir.
***
Dua etmek istiyorsan Tanré’ya ihtiyacın var demektir; O, yorulmadan gerçek duayı bulmak isteyen herkese gerçek duayı12 bağışlar. O’nu devamlı “Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin.” (Matta 6:9)13 şeklinde zikrediniz, yani Kutsan Ruh’un ve Tek Oğlun gelsin deyiniz. Çünkü Tanré oğlu İsa’nın öğretisi budur, bize ‘gerçeği ortaya çıkaran Ruhun gücüyle’ O’na tapmak, O’na saygıyla eğilme eğitimi verilmiştir. (Yuhanna 4:24)14 Tanrı ruhtur, O`na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar
***
İlkin dua edip göz yaşlarına sahip ol, öyle ki matemden ruhunun vahşetliği dinsin. Yalnız o zaman Tanré’nın önünde günahlarını doğrulukla itiraf edecek ve O’nun affını alabileceksin.
***
Her dileğin göz yaşı dökerek kabul edilebilir, çünkü O göz yaşıyla gelen duaya sevinir.
***
Eğer duan esnasında dereler boyu göz yaşı döküyorsan diğerlerinden daha üstün oluğuna böbürlenme. Bu senin başarın değildir; bu günahlarını itiraf edebilmen için O’nun sana bahşettiği bir yardımdır, bu O’nu mutlu kılman içindir.
***
Duanda günahlarının affı için artık göz yaşına ihtiyacın olmadığına inandığın an, O’na yakın olmaktansa, O’ndan uzaklaştığını his edeceksin. İşte o zaman dökeceğin göz yaşları her zamankinden daha sıcaktır.
***
Gerçekten kendi durumunun bilincindeysen, kendine hakaret ederek büyük bir memnuniyetle şahsının matemini tutacaksın.
Yeşaya Peygamber’in15 dediği gibi : “Vay başıma! Mahvoldum dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral`ı, Her Şeye Egemen Rab`bi gözlerimle gördüm.” (Yeşaya 6:5)
***
Kayıta değer dua yapmak istiyorsan kendini her an inkâr etmelisin; eğer çok çile çekiyorsan, duanı yapacağın zaman bulacağın hasiyeti düşün.
***
İstediğin gibi dua etmek istiyorsan, kimseyi üzmemelisin. Aksi taktirde boşuna dua etme.
***
Sana haksızlık etmiş kardeşine karşı yapacaklarının hepsi duana engel olurlar.
***
“Bu yüzden, sunakta16 adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun.” (Matta 5:24) diyen Tanré oğlu İsa, bize intikam alma kaygısının insan mantığını kararttığını bunun da duamıza engel olacağını bildirir.
***
Duasını yapmasına rağmen, üzüntü ve öç alma duygularını içine saklayan, kuyudan su alıp dibi delik çömleğe boşaltan insana benzer.
***
Çok laf etmeyi ve kudreti sevme. Aksi taktirde şeytanlar dua esnasında gizlice arkandan gülmezler fakat apaçık gözünün önünde seninle alay ederler, böylelikle seni garip düşüncelere sürüklerler.
***
Temiz dua etmek istiyorsan nefsinin her hangi bir isteğine boyun eğmemelisin, böylelikle dua esnasında seni üzecek herhangi bir bulut bulunmayacak.
***
Fakirlik ve üzüntüden kaçınma, çünkü bunlar duayı gayri ciddi kılar.
***
Dikkat et! Büyük ve çok sayıda dualarla insancıl hayranlıklarına mı yeniliyorsun, yoksa dua ile kendini Tanré’nın önünde bir gerçek olarak mı durduruyorsun?
***
Tanré’ nın hakkını alabilmen için Ferisi17 gibi değil Vergi Görevlisi gibi dua etmelisin.
***
Duanın ödüllenecek tarafı niceliği değil niteliğidir. Bunu apaçık örneği Tanré oğlu İsa’nın Vergi Görevlisi ve Ferisi17 arasındaki benzetmede18 görebiliriz “Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar”. (Matta 6:7).
***
Dışa görünenlerle dua etme, fakat şuurunu duanın işlevini anlayarak onu korkuyla almaya teşvik et.
***
İster yalnız ister kardeşlerinle beraber dua ederken, duayı alışkanlıktan değil anlayışla yapmaya çaba göster.
***
Duayı duyumsamak demek zihnimizi saygıyla konsantre (derişik) etmek, hüzün dolu, gizli göz yaşları ve ruh acısıyla günah çıkarmak demektir.
***
Yorgunluğuna karşı sabırlı olup duanı güçlü kıl ki düşüncen sorumluluklarından uzak kalsın. Çünkü bunlar sakinliğini bozar, huzursuzluk yaratırlar; seni kuvvetinden ederler, gücünü felç ederler.
***
Sabırlıysan duanı daima sevinçle yaparsın.
***
Dua ederken şuurunu sağır ve dilsiz tutmaya çalış, ancak böyle dua edebileceksin.
***
İlahi okumak tutkuları sindirir, vücudun control edilmez hareketlerini dindirir, bunun için ilahileri duygu ve saygıyla oku, böylece yükseklerde uçan kartal gibi olacaksın.
***
Eğer duanın ve ilahi okumanén nimetini alamadıysan, onu inatla iste ki alasın.
***
Şeytan dua eden insanı çok kıskanır, öyle ki her türlü yolu kullanıp onu hedefinden caydırmaya çalışır. Böylelikle şeytanlar gerçek dua yapmak istediğini anlayınca aklına farzımuhal, mutlaka olması gereken işler getirirler. Biraz sonra onları düşüncenden çıkarıp, aramaya iterler. Fakat neler olduklarını hatırlamadığından dolayı seni üzüntü ve hüzün içinde bırakırlar. Duaya dönmek istediğin anda da onarı yeniden hatırlatırlar, böylelikle zihnin onlarla uğraşadururken verimli duanı yapamamış olursun.
***
Duan esnasında, düşüncen geçmiş olayları veya yapmak istediğin yeni bir olguyu veya seni üzmüş bir insanın hayalini getirir. Düşünceni öyle saklamalısın ki kendisiyle alakadar olanları sana gösteremesin. Kendini daima zorla ki, kimin karşısında olduğunun bilincinde olsun. Çünkü dua esnasında, tabiatıyla, şuurun belleğinde bulunanlardan kolayca sürüklenip etkilenebilir.
***
Duayı arayan dikkatli zihin, duayı bulur. Çünkü dua daima duayı takip eder. O halde istekle duaya sahip olmaya çalışalım.
***
Bazen dua etmeye gittiğinde hem encik konsantre (derişik) olup duanı yaparsın bazense çok çaba harcamana rağmen hedefine ulaşamasın. Bunun sebebi seni daha da istekli duayı aramaya itmektir; ruhsal dua mertebesine ulaştığında da bundan seni arındırmayacak bir başarı elde etmiş olacaksın.
***
Aziz melekler bizi dua etmeye teşvik edip duamızda bizimle durur sevinçle bizim için dua ederler. Eğer şeytanlarén aklımıza koyduklarıyla uğraşırsak melekleri üzeriz. Çünkü onlar bizim için çabalarken biz kendimiz için bile Tanré’ya yakaramayıp, onların Efendisi Tanré’yı terk edip, kirli şeytanlarla konuşmaya başlamış oluruz.
***
Gerçek dua yapan kişi Tanré’ya aklına gelen ilk düşünceyi kurban eden kişidir.
***
Dileklerinin gerçekleşmesi için dua etme, çünkü mutlaka senin dileklerinle Tanré’nın isteği aynı değildir. Fakat öğrendiğin gibi duanda ‘İsteğin olsun’ (Matta 6:10) de. Tanré’dan her isteğin için ‘İsteği olsun’ demelisin, çünkü O senin ruhunun faydasını ister, sense daima kendi faydanı dilemediğin de başka bir gerçektir.
***
Çoğu kez duamda Tanré’dan benim için iyi oldukları sandığım dileklerde bulundum. Aziz isteğini ihlal ederek gayrı mantıkî dileklerimde ısrar ettim. Tanré’ya benim iyiliğim için gerekli olan bilgileri, Bildiği gibi değerlendirmesine fırsat vermedim. Sonunda isteğim yerine geldiğinde sandığım gibi olmadığından, O’nun isteğini istemediğimden dolayı daha çok üzüldüm.
***
Tanré’dan başka saf olan nedir? Bütün olgularımızı O’na bırakalım, onlar selametle yerine gelirler. Çünkü saf olan mutlaka saf bağışlarda bulunur.
***
Duanda yalnızca hak ve Tanré’nın egemenliğini dile, yani kutsal bilgiyi ve keremi 19 iste. Diğer hepsi sana ihsan olur.
***
Tanré’ya vücudunun tüm ihtiyaçlarını güven içinde ver. Bu O’na ruhsal ihtiyaçlarını da güvendiğinin ispatıdır.
***
Duanda kimsenin kötülüğünü isteme ki her inşa ettiğin yıkılmasın. Bu hareketin duanı lanetli kılar.
***
Binlerce altın paranın borçlusunu anlatan Incil’in benzetmeleri (bknz.18) sana örnek olsun. Sana zarar vereni af etmesen senin günahların da af olunmaz. Çünkü İncil’e göre binlerce altın paranın borçlusu ona borcu olanı af etmediğinde dolayı ‘onu işkencecilere teslim etti’ (Matta 18:24 – 35).
***
Meleklerin duası gibi sen de yalnızca kendin için değil fakat diğer insanlar için de duanı yap.
***
Tanré’dan dilediğini hemen alamıyorsan üzülme. Çünkü O seni daha faydalı kılmak için, sabırla duanda kalmanı ister. Gerçekten, Tanré ile konuşabilmenden, O’nunla beraber olmaktan daha üstün ne olabilir!
***
Rab’bimiz öğrencilerine dua etmekten cesaretlerini kaybetmemeleri için bir benzetme anlatır (Luka 18:1 – 8). Bu benzetmeye göre, bir hakimden ısrarla hakkını arayan bir kadın için, hakim ‘Ne Tanré’dan korkarım, ne de insanlardan utanırım, fakat bu kadına hakkını, benden ısrarla ve devamlı istediğinden dolayı, vermek zorundayım’ der ve O şu neticeye varır: ‘Tanré’da (ki haklıların haklısıdır) O’ndan, gece gündüz ısrarla dilekte bulunanın dileğini en kısa zamanda yerine getirir’ Bundan dolayı sen de dileğin yerine gelmediğinden cesaretini kaybetme, üzülme. Çünkü gelecekte onu alacaksın. Daima sevinçli olup aziz duanın yorgunluğuna ısrar etmelisin.
***
Vücudunun ihtiyaçlarını dua ederken önemseme, bir sineğin rahatsızlığından bir sivrisineğin ısırmasından duandan alabileceğin en büyük değeri kaybetme.
***
Duaya hazırlanırken titiz isen, şeytanlarén hücumuna onların vuruşlarına cesaretle karşı gelemeye hazırlan. Çünkü onlar üstüne vahşi hayvanlar gibi üşüşüp seni darmadağın edecekler.
***
Üzüntülerden acı çeken, sevinçlerde de başarılı olur. Kötü anlarında sabırlı olan, güzellerde de hoşlanır.
***
Dua ederken aklına Tanré’ya bir şekil verme, zihninde O’na biçim vermemeye çalış, fakat maneviyatla, manevi Tanré’ya yaklaşmaya çalış.
***
Melekleri veya ilâhi güçleri veya İsa’yı vücudunun gözleriyle görmeyi dileme, çünkü aklını tamamıyla kayıp edip, çoban yerine kurdu kabul edip düşmanın olan şeytanlara tapacaksın.
***
Şeytanlarén tuzaklarından sakın. Çoğu kez rast olmuştur, sesiz ve temiz dua ederken aniden önüne garip bir şekil çıkarırlar, öyle ki seni övünerek ilahiyata ulaştığına inandırmaya çalışırlar. Fakat ilahî olanların şekli yoktur, manevidirler.
***
Ruhunu şeytanlarén etkisinden uzak tutabilmen için çok alçakgönüllü ve cesur olmaya çalış. Melekler görünmeden şeytanlarén gücünü uzağa kovarlar.
***
Kurnazların kurnazı iblis sahip olduğu tüm güçleri kullanıp inançlı insanı duasından uzak tutamadıysa, az bir zaman için kenara çekilir. Fakat daha sonra, duanın sana verdiği ruhî sakinliğini bozmak, ruhunu kirletmek için onu hiddete veya vücudunun tatminlerine iterek öcünü alır.
***
Gerektiği gibi dua ettiğin zaman seni alıkoyacak olayları beklemen lazım. Duanın meyvelerini tutabilmen için cesur ol. Çünkü daha ilk baştan kendini, dua etmeye çalışmayı ve onun meyvelerini korumaya adadın (Yaratéléş 2:1521). O kadar çalıştıktan sonra kazandıklarını korumasız bırakma; çünkü duandan hiçbir fayda göremeyeceksin.
***
Tanré’nın isteği gibi dua etmişsen öyle denemeler beklemelisin ki kızmanın gerekliliğini haklı bulacaksın, Fakat yanındakine kızgınlık göstereceğin herhangi bir sebebe sahip değilsin. Eğer olayı daha iyi incelersen, kızgınlık göstermeden çözülebileceğini anlayacaksın. O halde kızmaman için her yola başvurmalısın.
***
Kutsal Ruh, hastalığımızda bize destek verir, kirli ve günahlar içerisinde olmamıza rağmen bize gelir. Zihnin O’na karşı gerçekçi duasına rast gelirse, zihnine sahip olur, tüm kurnaz düşünce obasını ortadan kaldırıp onu ruhsal duanın aşkına iter.
***
Dua etme azmin var mı? Yeryüzü için öl. Gökyüzünü –lafla değil, fakat meleklerin yaşamı ve ilahi bilgi ile- kendine daimî vatan et. Her şeyin varisi olabilmen için her şeyi inkâr et.
***
Gerçek dindar isen, gerçek dua edersin. Gerçek dua edersen gerçek dindarsın.
***
Dua esnasında içinde herhangi bir şekil şeklendirmiyen zihin ebedîyeti kazanır. Tanré’ya kavuşmak için daima dua eden zihin ebediyeti kazanır. Dua esnasına her şeyden arınmış manevî zihin ebediyeti kazanır. Dua esnasında hiç bir etkiden etkilenmeyen zihin ebediyeti kazanır.
***
Dua ettiğin zaman sevinçten daha büyük bir sevinç his ettiysen. O zaman gerçekten gerçek duayı bulmuşsun.
DİZİN NOTLARI
1. Kilise, Hıristiyan Kilisesi: Hıristiyanların oluşturduğu homojen toplum anlamında kullanılır. Dinî görevlerini yerine getirebilecekleri ibadet yerleri için de aynı ad kullanılır.
2. Aziz Hrisostomos: Alténağézlé Yuhanna, İstanbul’un ileri gelen Patriklerinden. 350’de Antakya’da doğmuş, Ellinistik devrin ileri gelen filozoflarından ders almış, daha sonra Antakya Ruhban okulunu bittirip 8 yıl süresince munzevi hayatı yaşamıştır. 381 yıllında diyakoz olarak ruhbanlığa başlamış ve 398’de İstanbul Patriği olarak Hıristiyan cemaatının en değerli ruhbanlık eserlerini yaratmış gayet güçlü bir ekibin kurucusu ve yöneticisi olmuş aziz, 404 tarihinde Bizans sarayı ile arası açıldığından sürgüne gönderilen önemli dinî liderlerindendir. 407’de Karadeniz’in Komana kentinde hayata gözlerini yummuştur.
http://www.ortodoksluk.org/altinagizliazizyuhanna.htm
3. Filokaliya: (filos + kallos), güzele (ruhî, manevi güzellik) yönelik sevgi. Hıristiyan Ortodoks dininde en yüksek manevi mertebeye mûnzevilerin eserlerini derleyen kitap anlamında kullanılır. Filokaliya ilk olarak Venedik’te 1782’de el yazılarından çıkıp Yunan’ca basılmış ve o tarihten itibaren tüm Hıristiyan dünyasına yayılmıştır.
4. Mûnzevi: Hıristiyanlıkta, kendisini sürekli olarak dinin buyuru ve gerçeklerine tabii tutup yükselebileceği en yüksek manevi değere ulaşmaya çalışan mutekitlere verilen ad.
5. Aziz Nilos: 4 Y.Y. Konstantinopolis (İstanbul) yöresinin yöneticisi iken Aziz Hrisostomos’un öğrencisi olup Hıristiyanlığı kabul etmiş ve oğluyla Sina yarımadasına giderek mutekit (askitis) bir hayat yaşamıştır. Zamanının bir çok yönetici ve dini liderlerine 1000 aşkın mektup yazmış ve onlara Hıristiyanlığın yüceliğine ikna eden eserler sunmuştur. Kilise’miz Kasım’ın 12’de adını kutlar.
6. İnsan Oğlu: Musevi inançlarına göre dünyanın kurtarıcısına verilen sanlardan biri (Mesih). Tevrat’a (özellikle Daniel’in kitabında) kullanıldığı gibi İncil’de de aynı san Tanréoğlu İsa için kullanılmıştır. Ôanréoğlu İsa aynı adı Kendisine yeryüzündeki mütevazı hayatını belirtmek için kullanmıştır.
7. Aziz Markos: İncil’in ikinci bölümünün yazarı. Evangelistis=İncilin yazarlarına verilen san.
8. Aziz Lukas: İncil’in üçüncü bölümünün yazarı.
9. Ruhî (veya ruhsal) Dua: Hıristiyanların inancına göre duanın üç mertebesi vardır:
a)Mekanik olarak ağzımızdan gerekli kelimeleri çıkararak yapılan dua,
b)Söylenen kelimelerin anlamını kavrayarak akıl ve ağızla yapılan dua,
c)Söylenen kelimelerin anlamını kavrayıp onlara inanarak (kalpten gelen sevgiyle) yapılan dua. Bu en yüksek mertebedeki duaya Ruhî Dua diyoruz.
10. Aziz Pavlus Havari: İsa’nın çarmıha gerilmesinden az zaman sonra Hıristiyanlığı kabul etmiş ve onun yayılması için Roma ve Helenistik bölgelerinde gayret sarf etmiş ilk müminlerdendir. Hayatı hakkında ki tüm bilgiler İncil’den kaynaklanmaktadır.M.S. 10 tarihinde Kilikya’nın Tarsus kentinde Ferisi aileden doğmuş (bknz. 17), babasından Roma vatandaşlığını kazanmış, Hıristiyanlığı kabul etmeden önce Yunan ve Musevi eğitimi görmüş, Hıristiyanlığı kabulünden sonra Yunanca’yı çok iyi bildiğinden dolayı Roma İmparatorluğunun bir çok eyalet ileri gelenlerine açık mektuplar göndererek onları Hıristiyanlığa davet etmiştir. Gönderdiği açık mektupların çoğu günümüze kadar gelerek İncil’in bir bölümünü teşkil etmişlerdir.
Apostolos=Elçi: Bir olguyu yerine getirmek için gönderilmiş, o olguya inanmış kişi anlamına gelir. Hıristiyanlıkta Tanré’nın sözünü yayma görevini yerine getiren her kişiye bu san verilir. Tanré oğlu İsa’nın on iki öğrencisi bu sanı alan ilk Hıristiyanlardır.
http://www.ortodoksluk.org/azizpavlos.html
11. Temiz Dua: Dua ederken Tanré’ya yakaran insanın zihni, duanın anlamı dışında herhangi bir düşünceyle uğraşmamasıdır.
12. Gerçek Dua:bknz. 9.
13. Aziz Matta: İncil’in birinci bölümünün yazarı.
14. Aziz Yuhanna:İncil’in dördüncü bölümünün yazarı.
15. Yeşaya Peygamber: Tevrat’ın ileri gelen Peygamberlerinden M.Ö. 8. Y.Y. yaşamış kehanetlerle dolu iki ana parçaya bölünmüş 66 bölümlük kitap bırakmıştır.
16.Sunak=Kurban yeri: Musevilere göre Tanré’ya sunulan kurbanların, kurban edildikleri belirli aziz yerlere verilen addır. Sözü geçen benzetmede Tanré oğlu İsa, Süleyman Peygamber’in Kudüs’teki tapınağında bulunan Sunaği ima eder.
17. Vergi Görevlisi ve Ferisi:
Vergi Görevlisi: Roma İmparatorluğu döneminde devletten vergileri satın alıp halktan vergileri tahsil eden kişilere verilen addır. İncil’de Vergi Görevlileri haksız, günahkâr ve insanlara baskı uygulayan şantajcı kişiler olarak geçerler.
Ferisi: Serbest meslek sahibi Musevilerin teşkil ettiği halk hareketinin üyesi. Ferisilerin yaşam özelliklerinin temelinde: kanunlara uymak ve uygulamak, Musevi geleneklerine bağlı olmak, çevrelerine bağımlı dini görevlerini mutlaka yerine getirmek, vardır.
İncil’e göre (Lukas 18:9-14):
(9-10) Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı.
(11) Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: `Tanrım, öbür insanlara -soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim.
(12) Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.`
(13) Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, `Tanrım, ben günahkâra merhamet et` diyordu.
(14) Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.
18.Benzetme: Hıristiyan öğretisinde Tanré oğlu İsa’nın öğrencilerine ders almaları için anlattığı ikilemlere verilen ad.
19. Kerem: Hıristiyanlıkta genel anlamda bir iyiliğin yerine gelmesi demektir, yani Tanré’nın isteği veya Tanré’nın Kendisiye çakışan her türlü olgudur. Grigoris Nissis’e20 göre ‘her şeyin keremi’ Tanré’dır. Dar anlamda Hıristiyanlıkta Tanré’nın her dileğinin yerine gelmesidir. Her Hıristiyan Kerem sahibi olmaya çalışan bir insandır, bu özelliği de insane Kutsal Ruh ihsan eder.
20. Grigoris Nissis: Aydın’ın Sultan Hisar kentinde (Ellinistik döneminde Nissis olarak bilinirdi) 335 – 394 yılları arasında yaşamış, Nissis bölgesinde Piskoposluk yapmış Hıristiyanlığın büyük teorisiyenlerindendir. Yaşamı süresince bir çok Büyük Sinod’larda bulunmuş bilgi ve becerileriyle Hıristiyanlığın bir çok iç sorununa çözüm bulmuş bilge Piskopos.
21. Yaratéléş: Tevrat’ın ilk kutsal kitabı.
AZİZ PEDERLERİN SESİ - 2
KUDÜS’LÜ AZİZ KİRİLLOS
PİŞMANLIK (NEDAMET)