Damak zevki bozulmamış birine lezzetli gelen
ekmek, damak zevki bozulmuş birine lezzetli
gelmeyebilir; gözleri sağlıklı birine ışık hoş
gelirken hastalıklı gözlere acı verebilir. Aynı
şekilde Sen’in doğruluğun ya RAB, dürüst olmayan
kişilere hoş gelmez! ( Aziz Augustin)
Kilise kendi çocuklarını Tanrısal öğretilerle
besler ve kutsallık yolunda ilerlemeleri için
çaba harcar. Bütün bu öğretiler Mesih İsa
imanlılarına sunulmuş Tanrısal bir lütuftur.
Kutsal Yazılar’da da bizlere iletildiği gibi
iblis dünyaya hükmetmektedir ve imanlıların bu
yüzden her zaman ayık ve uyanık olmaları
gerekir. Farklı saldırılar ve ayartma yöntemleri
sürekli karşımıza çıkacaktır ama bizim her zaman
galip gelmemizi sağlayacak olan iman ettiğimiz
RAB Tanrı ve O’nun Kilisesine olan
sadakatimizdir. İşte bu günah dolu ayartma
yollarından biride eşcinsellik olarak
adlandırılan cinsel sapkınlıktır. Tüm konularda
olduğu gibi eşcinsellik hakkında da Ortodoks
Kilisesinin öğretisi oldukça açıktır. Kutsal
Yazılar’ın değişmeyeceği gibi Kiliseninde bu
konudaki öğretisi değişmeyecektir.
Günümüzde, dünya genelinde, özellikle ülkemizde
ve batı ülkelerinde gün geçtikçe artan ve artık
ayıp olarak veya ahlaksızlık olarak görülmekten
uzaklaşan eşcinsellik bir hastalık olarak veya
genlerle ilgili bir durum olarak görülmektedir.
Sözlüklerde eşcinsellik, aynı cins veya
cinsiyetteki insanlar arasındaki romantik,
cinsel çekim ya da cinsel davranış, bir
yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya
da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan
kişilere karşı romantik ya da cinsel çekim
yaşamaya yönlendiren kişisel nitelik” olarak
ifade edilir. Kutsal Kitap’ta ise sapkınlık,
bedenin aşşağılanması ve oğlancılık olarak
adlandırılır.
Ortodoks Hıristiyanlar için cinsel veya
duygusal olarak kendi bedeninden zevk almak,
homoseksüellik, biseksüellik ve benzeri seksüel
arzular üzerinde tartışmaya gerek yoktur ve
böylesi bir tartışma veya bu tür sapkınlıkları
savunma arzusu Kiliseden ayrılığı doğurur.
Ortodoks Kilisesinin bu konulardaki tutumu
Kutsal Kitap rehberliğinde başlangıçtan beri
bellidir. Cinsellik veya cinsel davranış ilahi
sevgiye dayanır. Aynı cinsiyetten insanlar
arasında herhangi bir insani duygu ötesinde aşk,
duygusal yaklaşım, ahlaki standartların ötesinde
bir arzu, Tanrı Söz’ünün özüne aykırı olduğu
gibi yaratılışa da aykırıdır. Kadın ve erkek
hakkındaki ilişki daha yaratılış kitabında
bizlere sunulmuştur; “Tanrı insanı kendi
suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde
yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak
yarattı... Bu nedenle adam annesini babasını
bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden
olacak.” (Yaratılış 1:28, 2:24). Evlilik
Kilisenin 7 Sakramentinden biridir ve Kutsal
Yazılar’da belirtildiği gibi bir erkek ve bir
kadının tek beden oluşları Kilise tarafından
kutsanarak başlar. Erkek ve erkeğin veya kadın
ve kadınn değil bir erkek ve bir kadının
birleşmesi kutsanır. Burada başlangıçta iki
cinsin ayrı ayrı ve birbirleri için
yaratıldığını görüyoruz. Başka bir deyişle,
ilişkinin doğal hali başlangıçta olduğu gibi
erkek ve dişi olanıdır. Aslında Kutsal Kitap’ı
bilenler eşcinsellik üzerine Yahudiler arasında
bir tartışma olmadığını da göreceklerdir. Çünkü
bu Tanrı tarafından yasaklanmış ve iğrenç olarak
gösterilmiştir. Aynı zaman da yine Tevrat’ta,
Tanrı önündeki herhangi bir ahlaksızlığın
sonuçlarının nedenli vahim olduğu görülebilir.
Hem Eski hemde Yeni Ahit’te eşcinselliğin insan
yaratılışına ve ahlakına uygun olmadığını
bildiren ayetler mevcuttur (Levililer 18:22,
20:13. Romalılar 1:20-27, I.Timoteos 1:10) ve
tüm bu ayetler ışığında biliyoruz ki bu büyük
bir günahtır. Elçi Aziz Pavlos, Korintlilere
yazdığı I. Mektubunda “Günahkârların, Tanrı
Egemenliği`ni miras almayacağını bilmiyor
musunuz? Aldanmayın! Ne fuhuş yapanlar Tanrı`nın
Egemenliği`ni miras alacaktır, ne puta tapanlar,
ne zina edenler, ne oğlanlar, ne oğlancılar, ne
hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar, ne
sövücüler, ne de soyguncular.” diyor. Elçi,
Tanrı’dan aldığı esinle, eşcinselliği diğer
günahlardan ayırt etmiyor ve sonucunun ne denli
kötü olduğunu bildiriyor.
Kendisini eşcinselliğin bilimsel temelleri
olduğuna inandıran insanlarda şayet yüreklerinde
iman taşıyorlarsa, kendi temellendirdikleri
şekilde bilimsel yardımlardan faydalanarak,
doktor desteği, tedavisi alarak bu günahtan
kurtulmak için savaş vermeleri gerekir.
Tanrı’nın bize verdiği beden düşüncesizce ve
sapkın tutkular için kullanılmamalıdır. Bir kişi
şayet Mesih İsa’ya iman ettiyse, bedeni Kutsal
Ruh’un tapınağı olmuştur ve bu tapınakta
yaratılışın amacına uygun hareket edilerek ve
Tanrı Söz’üne itaat edilerek yaratıcımız olan
Her Şeye Egemen RAB Tanrı yüceltilmelidir.
Bu
günaha düşen kişilerin Kilise pederlerine
giderek günah itirafında bulunmaları ve
pederlerden yardım talep etmeleri gerekir.
Elbette bir çok insana Tanrı Söz’ünü kabul etmek
zor gelecektir fakat hırsızlık yapan, zina eden
veya yalan söyleyen insanların itiraf ve tövbe
ile Tanrı yoluna girme çabaları gibi bu
kişilerinde bunu anlayarak tövbe kapısına
yönelmeleri ve yenilenmeleri şarttır.
Ortodoks Hıristiyanlar olarak bizler, Kilise
öğretilerine sadık kalarak beden ve ruh
temizliğimizi korumalı ve Kutsal Gizemlerden
kopmamaya özen göstermeliyiz. Ve bu ölümcül
günahlara yakalanmış insanlar içinde kendi iç
odamızda sürekli dua ederek onlara yardımcı
olmaya çalışmalı, tövbe ederek kurtuluş yoluna
girmeleri için dualarımızı hiç bir zaman
esirgememeliyiz. Ortodoks Kilisesi Mesih İsa’nın
bedenidir, Tanrı’nın Kilisesidir. Kilise
insanlara kurtuluş müjdesini iletir ve bu çağrı
herkese yapılır. İşte bu yüzden Kilisenin
kapıları herkese açıktır. RAB Tanrı yağmuru
herkesin üzerine yağdırdığı gibi merhametinide
herkesin üzerine döker fakat bu kurtuluş
müjdesini alan insanlarında bu harkulade lütfa
itaat etmeleri, tövbe ederek Tanrı’nın
hükümlerinin peşi sıra yürümeleri gerekir ki bu
kurtuluş yolunda ilerleyebilsinler. O yüzden
eşcinsellik veya çeşitli sapkınlıklara kapılmış
insanları (ki bu insanlar uzun süredir bu
sapkınlıklarını gizleyerek kilise içerisinde
bulunan kişiler veya hizmetlilerde olabilirler)
kiliselerimizin pederlerine, başpederlere veya
metropolitlere bildirmeliyiz. Çünkü
Kiliselerimiz günahlıların tedavi olabilecekleri
hastanelerdir ve pederler bu insanlara doğru
önderlik ederek ruhsal yaşamda ilerlemeleri ve
tövbe ederek günahlarından dönmeleri için
yardımcı olurlar. Bu konularda RAB İsa Mesih’in
“günahsız olan ilk taşı atsın” sözünü unutmadan,
insanları yok etmek için değil yaşama
kavuşturmak için emek harcamalıyız.
Ortodoks Kilise’sinin arzusu, tüm imanlıların
RAB’bimiz Mesih İsa’nın çağrısına layık bir
yaşam sürmeleri ve çevrelerine ışık
olabilmeleridir. Kilise duaları ve öğretileri
ile çocuklarını daima besler, yaralarını sarar
ve şifa bulmaları için çaba harcar.
Gerçek sevgi Tanrı’dır. Tanrı’ya sevgiyle
bağlanan, yürekten tüm buyruklara itaat eder ve
merhamet bulur.