Dua etmek,
Tanrı ile beraber olmamız için, hayatımızın
temelidir. Çünkü dua, bizlere Tanrı ile sohbet
etmemizi sağlıyor. Duanın iki şekli vardır.
Birincisi: Hristiyan cemaati ile kilisede dua
etme şekli,
ikincisi ise kişisel ve şahsi duadır.
Âu
iki dua şekli, şeytanı çok ciddi bir şekilde
etkilemektedir. Çünkü, şeytan Tanrı’ya yakın
olan ve Tanrı’nın sevgisi ile dolu olan kalpleri
görmeye dayanamaz. Kilise babalarımız bizlere
duanın üç mertebesinin olduğunu öğretir.
Bunlar: Dudak,
zihin ve kalp ile dua etmektir. Şeytan, bu üç
mertebeli olan duaların yerine getirilmemesi
için insanlarla savaşır, öyle ki insan Tanrı ile
arasında olan alakayı tahkik edemesin. Yorgunluk
bahanesiyle, yada sıkıntılı olduğundan dolayı,
yada dua etmenin faydalı olmadığına dair,
insanları ikna etmeye gayret eder ve böylece
Tanrıya giden yolumuzu keser. Bu durumda şeytan,
savaşı başlangıcından beri kazanmış olur. Lakin
ruhsal hayatına önem veren insan, ruhani
pederinden yardım alarak, bu zor tecrübeleri
Tanrı’nın akıl almaz gücüyle aşabilir. İnsan bu
ilk mertebeyi aştıktan sonra ikinci mertebeye
intikal eder. ( zihin ile dua etmek )
Genelde kilisede
dua eden insanların aklını, şeytan kurcalamaya
ve meşgul etmeye başlar, öyle ki zihinleriyle
dua edemesinler. Bundan emin olabilmeniz için,
öncelikle kendimize daha sonra kiliseden çıkan
mümin insanlara şunları sormanız gerekir. Ayin
esnasında zihinleri neyle meşgul du? Akılları
neyi düşünüyordu? Okuyucunun yada pederin hangi
ilahileri söylediklerini hatırlıyorlar
mı? Günün incili neyden bahsediyordu? Peder,
vaaz verirken hangi konulara değindi? Burada
herkesin ayrı bir cevabının olduğunu
göreceksiniz. Bazıları sadece birkaç ilahi
duydu, bazıları ise sadece okunan İncil”e kulak
verdi, bazıları ise sadece pederin vaazına önem
gösterdi vs…..
Ve sorulara devam
ediyoruz. Mümin insanların zihni neyle meşguldu
acaba? Genelde bu meşguliyet iki şeyle
bağlantılıdır. Birincisi, günlük hayatın verdiği
yorgunluk, ikincisi ise, kiliseye girip çıkan
insanlarla ilgilenmektir. Kimin ne giydiğine ve
ne yaptığına dikkat etmektir. Şeytanın,
insanların akıllarını ne kadar kolay bir şekilde
meşgul ettiğini gördünüz mü? Ve sonuçta insanlar
her zamanki gibi kiliseye gidip hedeflerine
ulaşamamışlardır. Bu durumda, mümin insanın
kendine gelip fikrine ve zihnine hakim olması
gerekir, öyle ki gerçek ve zihinsel duayı Tanrı
ya sunabilsin. Bu kesinlikle kolay bir durum
değildir, ama şeytana karşı verebileceğimiz çok
önemli bir savaştır. Bu iki önemli mertebeleri
aştıktan sonra üçüncü mertebeye doğru yöneliriz.
Kalp ile dua etme….
Kalp duası,
şeytana karşı direnen ve bahsettiğimiz gibi, o
iki mertebeyi aşan ve temiz kalpli mümin
insanlara Tanrı tarafından verilen çok kutsal
bir nimettir. Bu mertebe Tanrı tarafından
verilen bir nimettir, onun için bu bahsettiğimiz
üçüncü mertebe ( kalp duası ) birinci ve ikinci
mertebeyi aşmamıza bağlıdır.
Dua, elimizde olan
büyük bir silahtır, vacibimiz ise ömür boyu bu
güçlü silahla savaşıp ebedi hayata kavuşmaktır.
Öyle ki dudaklarımızla dualarımızı zihnimize
yöneltelim ki, Tanrımız da, dualarımızı
kalbimize yöneltsin. Ve bizler de ona peygamber
Davut gibi yüreğimizin derinliklerinden
haykıralım (TEMİZ BİR KALP ( YÜREK ) YARAT BENDE
EY TANRI ).
Mezmur 51:10
Peder: Dimyan
Yakupoğlu