İsa Duası tek bir cümleden
ibarettir :
« Tanrı’nın
Oğlu İsa Mesih Efendimiz, ben günahkâra Merhamet
eyle ».
Günboyu sadece bu duayı okuyan
keşişler vardır. Yüreğimiz sürekli dua eder, uykuda
bile. İsa’yı böylece içselleştiririz, böylece O
gelir, yüreğimize yerleşir. İsa Duası bir imdat
çağrısı olduğu gibi : « İsa Mesih Efendimiz, bana
merhamet eyle », bir tevazu işareti ve İsa’nın adını
anma fırsatı olarak çok geniş kapsamlı bir
yakarıştır. Bir anlamda, hristiyan imanını özetler
zira kişinin yüreğini İsa’nın Adına açmakta ve ilâhî
enerjinin akışını sağlamaktadır. Ortodoks
ilâhiyatında « öz » ve « enerji » birbirinden
farklıdır. Allah, özünde erişilmezdir çünki insan
kendi konumunu aşamaz ; yaratılmış bir varlıktır,
yaratıcı değildir. İnsan özü tanrı özünden
değildir. Bu düzeyde Tanrı erişilmezdir. Ancak,
Tanrı dünyada Kendini gösterir. Tanrı’nın dünyada
tezahürü ortodoks inancında ilâhi enerji olarak
tanımlanır ve bu düzeyde Tanrı ile paydaşlık
mümkündür. İnsan, bu düzeyde, Tanrı’nın
yeryüzündeki tezahürüne iştirak edebilir ve her iki
tarafın isteğiyle, paydaşlık anlamına gelen iştirak,
yani dinamik bir
karşılaşma
gerçekleşir.
İsa Duasında her şey İsa’nın
ruhun derinliklerinde aralıksız
tekrarlanan Adı çevresinde,
Adıyla insanın kalbinde var olan
İsa ile sürekli bir paydaşlık
içinde billûrlaşır.
Böylece sükûna, iç huzura kavuşuruz.
Bu çağrı Ortodoks Doğunun tipik duasıdır : « İsa’nın
ismi aldığınız her solukla ve tüm yaşamınızla
bütünleşsin... » İsa Duası ¯ki aslında İncil’deki
vergi memurunun yakarışıdır¯ tüm Kutsal Kitabın,
Kutsal Kitaptaki mesajın tamamının en basit özüdür.
İsa’nın Rab sıfatının, İlâhî Teslis’deki evlât
sıfatının dile getirilmesidir... Başlangıç ve son
burada Mesih’in adının « gizemli varlığı » ile tek
bir sözde bir araya gelmiş olmaktadır. Bu duanın
ruhumuzun derinliklerinde sürekli çınlamasının
sebebi de budur. Bu en yüce tekniğe ulaşıldığında
artık düşünceyi zorlamaya gerek yoktur, İsa’nın adı
sürekli bir dua, soluğumuzun ritmini izleyen bir
çağrı hâlinde Kendiliğinden içimizden fışkırır,
uykuda bile aldığımız soluktan ayrılmaz. « Uyuyorum
ama yüreğim uyanık » (Neşideler Neşidesi, 5: 2).
Bunu gerçekleştirebilmek için gerekli bir teknik
vardır ama mutlak değildir. Asıl hedef de
değildir. Aslolan, İncil’e uygun bir yaşam sürmek
suretiyle Ruh’un armağanlarına lâyık olabilmektir.
Ruh’un armağanlarına lâyık olabilmenin dayanağı,
yolu ise duadır. Bu noktadan hareketle, herkes
kendi yeteneklerine, kendisine verilmiş olana (Tanrı
vergisi kayrasına) göre duasını eder. Bu dua tarzı
sesli dua ile zihinsel dua, derin düşünme duası ile
ruhî dua sınırında yer alır. Ne var ki İsa’nın adı
yaşamımızın odak noktası olsa bile, Adı
anmanın bizleri ruhumuzu arındırma uğraşlarından ve
diğer çabalardan vâreste tutacak kestirme bir yol
olduğunu düşünmek yanlış olur. İsa’nın Adını anmak
bizatihî bir arınma çabası, düşüncelerimizin,
sözlerimizin, eylemlerimizin o Adın simgelediği
yaşayan gerçekliğe uyumlu olması için bir
filtredir. Dua yaşamını ancak böylece
gerekçelendirebilir ve nihaî amacını görebiliriz.