Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÁÆİÆLERİN HAYAT HİKAYELERİ

 

KALAMATA’LI  AZİZE KSENİA

 

 

 

AZİZLERİN HAYATLARINI İNCELERKEN

 Azizlerin hayatlarını incelemek, insana coşku ve heyecan verir. Dinimizin gücünü ve imanı sabitleştirir. Kutsal bir atmosfer yaratır, gökyüzüne yüceltir, öğretir ve örnek almaya teşvik eder. Bizleri derinden etkiler, duygulandırır ve  gözyaşlarımızı akıtır. Bu büyük insanların fedakârlıkları ve feragatleri karşısında hayranlıkla durmamıza ve bizim küçüklüğümüzü hissetmemize vesile olur.

Onların örnek hayatları, değeri biçilmez bir mücevher ve her zaman hayatımıza ışık tutmaktadır. Sadece isimlerini bile her ne zaman telâffuz edersek, bu bizim keder ve sıkıntımızı hafifletir ve bize kuvvet verir.

Her kim ki, onların hayatlarının inceliklerini öğrenecek olursa, kendi yolunu aydınlatacak ışık tedarik eder, yükseklerde uçmak için kanat edinir ve kederlerini hafifletmesi için merhem almış olur.

 KİLİSENİN CEZALARI

Sihir ile uğraşanlara ve sihre başvuranlara.

Büyük günah – büyük cezalar.

a) Sihir ile iştigal edenlere, altıncı Evrensel Sinod’un, altmış birinci kilise ilkesine göre altı yıldır.

Bu yaptıklarında ısrar edenler için ise, Kilise onları tamamen ihraç eder.

b) “Bazı büyücüler tarafından büyülendikleri için sihri bulmak niyetiyle evlerine sihirbaz getirenlere ve kehanette bulunulmuş olanlara, Ankara Pederleri, bu kişilere beş yıl ceza, Megas Vasilios (Büyük Vasilios) ise altı sene ceza belirliyor. Nissa (Kapadokya’da eski bir kent) üçüncü kilise ilkesine göre, işkence sonucu İsa Mesih’i reddedenlere verilen cezanın verilmesini belirliyor. İsa Mesih’in inancını küçümsemiş olanlarla, sihirbazlara kendi istekleriyle gitmiş olanlara ise, hayatları boyunca komünyon almama, (sadece  hayatlarının sonunda) ve de Kiliseden ayrılma cezası verilir. Megas Vasilios ise onları bile bile katil olanların sınıfına koyuyor ve yirmi yıl kadar komünyon almama cezası veriyor”.

                                                          (Aynaroz keşişi Aziz Nikodimos) 

 

ÖN SÖZ

 

Din şehidi Azize Ksenia, 291 yılında Kalamata’da dünyaya gelmiştir. 318 yılında, yirmi yedi yaşındayken, Kalamata şehri kaymakamı putperest Dometianos zamanında şehit olmuştur.

Hayatı,  Hıristiyanlığın ilk yıllarında din uğruna acı çekerek şehit olmasına ve azize olmasına rağmen; yakın zamana kadar, diğer bazı azizler için de olduğu gibi, Azize Ksenia’nın adı, ne aylık ibadet listesinde, ne de eski, Azizlerin yaşam öykülerinde yer almaktaydı.

Azize Ksenia’nın şehadeti, kendisine ait olan matbu ayin düzeninden alınmış olup; aslında orada ayin düzeninin tümü ve şehadeti de yer alıyordu. Bunlar, eski el yazmalı eserlerde bulunmuşlardır. (Ortodoks Kilisesinin, Azizlerin yaşam öykülerinin büyük yazarı, arhimandrit Mattheos Langis, cilt V, beşinci baskı, Atina 1977, sayfa 105-106).

Asırlar boyu yapılmış olan bu ihmale rağmen, zaman, Kalamata’lı Büyük Şehit Azize Ksenia’nın hatırasını silemedi. Memleketimizde son zamanlara kadar Azize Ksenia pek bilinmemesine rağmen, şöhreti bütün kıtalarda bilinmez değildi. Nitekim Amerika’da olduğu gibi.Orada Azize Ksenia’nın mucizeleri, onu ünlü yapmış ve  Hristiyanlar, Azize Ksenia’ya gereken saygıyı göstermişlerdi ve şimdi de gösteriyorlar.

Uzun yıllardan beri, New York’ta, Kutsal Evangelismos Tis Theotoku Kilisesi'nde bulunan, Azize Ksenia’nın görkemli ikonası da bunu gösteriyor. Bu ikona, Azize Ksenia’nın mucizeleriyle iyileşen insanlar tarafından oraya vakfedilmiştir.

Azize Ksenia’nın hayatı, memleketimizde ve genel olarak Ortodoks dünyasında daha iyi bilinmesi için, bu kitapçığı yayınlamaya karar verdik.

 

Büyük Şehit Azize Ksenia

 

1. Kökeni

 

Kahraman ruhlu Büyük Şehit Azize Ksenia, 291 yılında Kalamata’da dünyaya gelmiştir.

Ebeveyni olan Nikolaos ile Despina, Hristiyan ailelerden gelmiş olup, kendileri çok dindar ve faziletli insanlardı. Kökenleri, İtalya’nın doğu taraflarındandı, asil aileler grubundan olmayıp  zengin de değillerdi.

Ancak, o yıllarda, putperest liderler ve Hristiyanlara karşı tavır takınmış olan hükümdarların sürekli ve sert kovalamaları ,onların Kalamata şehrine sığınmalarına sebep olmuştur.

Azize Ksenia’nın babası çiftçi olduğu için, şehrin dışında bulunan bir tarlada yerleşti. Orada, emek gerektiren işlerle meşgul olup, alın teriyle ekmeğini elde ediyordu. Memleketlerinden uzak, ama Allah’a çok yakın oldukları o yerde, mübarek evlerinde sevgi ve huzur içerisinde yaşarlarken, bir de Ksenia adında çok sevimli bir kız çocuğuna sahip oldular. O kız da, daha sonraları, Kilisemizin büyük şehidi Azize Ksenia oldu.

 

2. Yetişmesi-büyümesi

 

Çok mutlu anne baba, Ksenia’yı bir Tanrı armağanı olarak kabul edip gördükleri için, daha küçük yaştan itibaren, dinin hayat veren öğretileriyle büyüttüler. Ancak o da, daha küçük yaşta bile, büyüdüğünde kim olacağını gösteriyordu. Çünkü, küçük bir çocuk olmasına rağmen, her zaman ve her yerde, dikkatli ve uslu bir kız çocuğu olarak görünüyordu. Kendi yaşıtlarıyla düzensiz bir şekilde oynaması, boş sözler söylemesi ve hoş olmayan oyunları oynaması onu mutlu etmiyordu. Bunun aksine, o, hep annesinin yanında kalıp, dikkat ve huşu ile annesinin öğütlerini ve tavsiyelerini dinliyordu. Daha sonraları olgun bir yaşa eriştiğinde, artık o zaman, ruhunda parlamakta olan sağduyusunun fazileti açık bir şekilde görünmüş oldu. Ve gerçekten de, bedenen geliştikçe, şahane güzelliği ve öğrenmeğe olan merakı da artıyordu.

Görünüşte son derece güzel olup gür ve kıvırcık saçları da vardı. Alnı büyük değildi. Güzel kaşlarının altında da, masmavi ve canlı iki göze sahipti. Güzel yanaklarının üzerinde de etkileyici bakire kırmızılığı vardı. Yanaklarında, sağında ve solunda, iki tane de gamzesi vardı. Bunlar yüzüne güzellik katıyorlardı. Genel olarak son derece  güzel bir kız olup, birçok fazilete ve erdeme sahipti. Kim kendisiyle bir irtibat kuracak olursa, çok ayrı bir sevince boğuluyordu. Günümüzde çok hakim olan, boş söz, kötüleme ve yalan ağzından hiçbir zaman çıkmıyordu. Fakirlik ve Kalamata şehrinden evinin uzak oluşu, Azize Ksenia’nın okula gidip eğitim almasına engel olmuştur. Bu boşluğu, elinden geldiği kadar annesi doldurmağa uğraştı. Böylece, annesinden sadece okumayı öğrenmiş oldu. İsa Mesih’imizin hayatını ve mucizelerini öğrenmek çok hoşuna gidiyordu. Bunun yanında, ibadet ve duaları da dindar ve güzel annesinden öğreniyordu. Annesi de bunları kendisine büyük bir merakla öğretiyordu. Ancak, Azize Ksenia’yı küçük yaşlarından beri derinden sarsan şey, komünyon alma dinsel sırrıydı. Onun için de, muntazaman her Pazar günü ve yortularda, kiliseye giden annesini, büyük bir sevinçle takip ediyordu.

 

3. Ruhunun süslenişi

 

Bu bahtiyar kız, kendini anlar anlamaz, hayatının öncelikli amacı ve görevi olarak, ruhunun “süslenişini” bir hedef seçti. Böylece, gencecik yaşından itibaren sert mücadelesine başladı. Oruç, uykusuz kalma ve ibadet,  Cennet’e has bu istidatlar, her gün ruhunu süslüyorlardı. Aynı zamanda, konuşmasındaki terbiye ve susması da bir başkaydı. Yaşı ilerledikçe, var olan bu faziletleri artmakla kalmayıp, onlara yenileri de ekleniyordu. Duyarlı ve merhametli Ksenia, fakirlere, dul kadınlara ve yetim kalmış olanlara büyük sempati gösteriyordu. Eğer evlerine fakir biri sadaka almak için gidecek olursa, Ksenia kendisine elinden geleni veriyordu. Çok defa da yemeğini fakirlere verip kendisi aç bile kalıyordu. Sadaka konusunda, Hristiyanlık boyutunu vermiş olup, onu kendi mübarek ve aziz adının anlamına uydurmaya çalışıyordu.

 

4. Şeytanın hasetliği

 

İsa Mesih’e olan sevgisi yüzünden birçok defa şeytanlar tarafından savaşlara ve de korkunç igvalara sabretmek zorunda kalıyordu. Fakat bunlara yenilmedi. Allah’ın yardımıyla, çok sert karşı vuruşlar da yaptı.

İmanda Ksenia’nın manevî ilerleyişini ve sebatını gören şeytan, onu çok kıskandı. Gücünün ayaklar altına alınmasına sabredemiyordu. Onun için de ona karşı savaş açmaya karar verdi.

Güzel ve sade bir kız olduğu için, onu günah çukuruna atmak istedi.

Her ne kadar çeşitli yollarla, onun yüreğine bir delikanlının aşkını koyup bedensel ve temiz olmayan düşüncelerle onu doğrudan yenmeğe uğraştıysa da bunda muvaffak olamadı. Çünkü Azize, bir yaşlıda ve kahraman insanda var olan terbiyeye sahipti. İnsan neslinin kurnaz düşmanı olan şeytan, güçsüzlüğünü bildiği halde, amacından vazgeçmedi. Tuzağını daha derli toplu bir şekilde kurdu.

 

5. Kaymakam ona aşık olur

 

O zamanlarda, Kalamata’da kaymakam, yaklaşılması zor ve sert bir adam olan Dometianos adında biriydi. Bir gün, avdan dönerken, bakire Ksenia ile rasgele karşılaştı. Ksenia da o saatte tarlasından evine dönüyordu.

Dometianos onu görür görmez, Ksenia’nın şahane güzelliğinden dolayı gözleri kamaştı. O kadar etkilendi ki, imansız olan bu kişi, aşkından ötürü Ksenia ile evlenmeyi bile düşündü. Bu sebepten, sadece büyü ile, son derece namuslu olan Ksenia’nın kalbini çalacağını düşünen ve inanan bu kişi, o bölgenin resmî büyücüsüne gitti.

Ancak Azize, Kutsal Haç’ın da gücüyle şeytanın bu düşüncesinden hiçbir zarara uğramadan korundu ve iblisin bütün desiselerini boşa çıkardı. Azize’nin içindeki şeytanî ve kötü düşünceleri palazlanıp kabardıklarında, o hep sıcak ve samimî dualar ediyordu. Haç çıkartıyordu, çünkü o, karanlık güçlere karşı dehşetli bir silahtır.

Haçı bize İsa Mesih, şeytana karşı bir silâh olarak verdi. “Tanrım, haçını , şeytana karşı bir silâh olarak verdin bize. Bunda olan gücün, ona karşı kullanil masindan tir tir titriyor”. Bu yolla, faziletli Azize Ksenia, acayip düşünce ve heveslerden kurtulmuş oldu. Böylece, İsa Mesih’in yardımıyla, büyü onu tutmadı.

Dometianos, şeytanî plânının tutmadığını görünce, o vakit güç kullandı. Hemen başka bir plânı devreye soktu. Karargâhına, hemen Ksenia’yı getirmelerini emretti.

Tiranın verdiği emre göre Ksenia’yı oraya götürürlerken, Azize , onu beklemekte olan zorluğu yenmek için,  Allah’a hep dua ediyordu. Allah’a karşı olan imanını sonuna kadar korumak için, Allah’tan kendisine basiret ve güç vermesini, bütün sıkıntı ve cezaları yenmesini ve böylece de Kilise Şehitlerinin Tacını giymek istiyordu.

 

6. Hıristiyan olduğunu itiraf eder

 

Azize karargâha geldiğinde, bey, huzuruna çıkarılma emrini verdi. Azize’yi huzuruna getirdikleri vakit, adının ne olduğunu, nereden olduğunu ve de dininin ne olduğunu sordu. Azize herhangi bir tereddütte bulunmadan, istavroz çıkardı ve medenî bir cesaretle cevap verdi: “Adım Ksenia’dır ve Hristiyanım.Anne ve babam da Hıristiyandırlar. Bu şehirdenim. Bütün ruhumla da İsa Mesih’in kulu olmayı temenni ederim. O, bütün varlıkları ve de ne varsa her şeyi yaratandır”.

O vakit, karargâhta olanların tümü, Azize’nin güzelliğine hayran kaldılar ve cesaretle verdiği cevaplara da şaşırdılar. Tiran, bir an için kızgınlığını gizlemişti. Azize’ye karşı olan aşkından dolayı,  onu kızdırmış olması ve gayri ahlâkî hevesi de kabarmış olmasına rağmen,  güzel latifeler söylemeğe başladı:

“Hey Ksenia, büyük tanrıların gücüyle, senin gençliğine ve güzelliğine hayran kalıyorum. Fakat, aynı zamanda da senin basiretin için de şaşkınlık duyuyorum. Bu yeteneklerinden ötürü sana, benim karım olmayı kabul etme tavsiyesinde bulunuyorum. Ben de sana birçok armağanlar vereceğim. Sayısız zenginlik şan ve şöhret vereceğim. Ölmez olan Tanrılar, kendilerine saygı gösterenlere, bol bol zenginlik veriyorlar. Fakat, eğer sen bu isteğime karşı koyarsan, seni işkenceler ve sert cezalar bekliyor. Her şeyin üstünde de feci ÖLÜM”.

Mübarek Ksenia, Dometianos’un tehditlerine aldırış etmeden görülmemiş bir cesaretle ona cevap verdi:

“Boş yere, beni İsa Mesih’imden ayırabileceğine ümit etme. Ne vaatlerle ne de tehditlerle. Ben İsa Mesih’imden başka Tanrı istemem. Hele de, sahte ve el yapımı tanrılara inanan insanı asla sevemem. O tanrılar ki kendilerini bile savunmaktan acizdirler. İstediğin işkenceyle beni cezalandırabilirsin. Ancak bil ki, bana ne kadar sert işkence edersen, inanıyorum ki, ahirette beni o derece İsa Mesih yüceltecek.

Geçici ve fani olan bu hayatıma üzülmüyorum. Nasıl olsa bir gün hepimiz öleceğiz. Ölmez olan Allah’ımın aşkına, bedenimi bütün ruhumla ölüme teslim ediyorum. Nitekim İsa Mesih de günahlarımız için çarmıha gerilmişti. Ey Hükümdar, sanma ki ben fikir değiştireceğim. Tek gerçek Tanrı olan İsa Mesih için, amacımı değiştirebilecek insan gücü mevcut değildir. Kurtuluşum için bütün ümidimi O’na havale ediyorum”.

 

7. Azize hapsediliyor

 

Dometianos bunları duyar duymaz kızdı. Başka bir şeytanî plânı uygulamaya karar verdi. Azize’yi karanlık bir odaya götürüp onu orada kapamalarına emir verdi. Onu oraya hapsettikten sonra, Azize aklını ve gözlerini gökyüzüne doğru çevirdi. Allah’a yalvarmaya başladı. Ta ölene kadar dinine sahip çıkabilsin diye.

Ertesi günü Kaymakam da hapishaneye gitti. İsa Mesih’in bu tertemiz gelinini, güç kullanma pahasına olsa  bile, eş olarak elde etmek için, kalbinde tedavi edilemez bir hevesi vardı.Bu ahlâksız kişi, eninde sonunda, Azize’nin ona eş olması yönünde rıza göstereceğine inanıyordu.

Fakat, o zavallı feci bir şekilde yine aldandı. Çünkü, Azize bu defa da onun bu isteğini bıkkınlıkla reddetmişti. Hatta onun bu terbiyesiz davranışı  için de onu eleştirmişti. O vakit, Kaymakam, kafası ve aklı karmakarışık bir halde ve  hiddetlenerek Azize’yi saçlarından yakaladı ve onu, hapsedildiği o odadan dışarı çıkardı.

 

8. İlk işkenceler

 

Azize’yi nöbetçilere verip, onun elbiselerini çıkartıp bir ağaç parçası üzerine asmalarını, göğüslerini kesmelerini, yaralarını yanan büyük mumlarla yakmalarını, kaburgalarını ve de bütün bedenini yakmalarını emretti.

Azize’yi yakmaya başladıklarında, o, hiç ağlayıp sızlamadan, bu son derece feci işkenceye sabrediyor ve hiçbir an bile durmadan, kalbinin derinliğinden gelen bir istekle, İsa Mesih’e şöyle dua ediyordu:

“Ey benim Tanrım İsa Mesih, bu çektiğim acıları Sen’in için çektiğimi biliyorsun. Ben kulunuz Azize’yi sakın terk etmeyiniz. çok kötü ve kirli olan bu adamın beni yenmesine, sonra da beni yendi diye övünmesine izin vermeyiniz. Bu acılara sonuna kadar sabredip, zafer tacını giymeyi bana nasip et Tanrım!”.

O sert cezalar da, vahşi hükümdarın askerleri tarafından görülmedik bir acımasızlıkla devam ediyordu. Azize ise en küçük bir acıyı bile hissetmiyordu. Çünkü onun yanında Allah’ın meleği vardı. O melek Azize’yi serinletiyor ve o meleği sadece Azize görüyordu. Dometianos’un askerleri büyük bir çabayla Azize’yi yakmağa uğraştılar. Bunun sonucu olarak da çok kişi yorgun düşmüştü bile.

Tiran, kahraman Azize’nin işkencelerini seyrediyordu. Herhalde kötü kalpliliğinden olsa gerek, meleğin müdahalesini haber alamamıştı. Çünkü birçok defa, askerlerini değiştirmek zorunda kalmıştı. O zannediyordu ki, askerler Azize’ye acıdıkları için işkencenin dozunu azaltıyorlar.

 

9. İsa Mesih’in görünmesi – Azize’nin yaralarının tedavisi

 

Azize bütün bir gece boyunca İsa Mesih’i yardıma çağırmıştı. Ve işte bir mucize! Gece yarısında, ansızın, son derece tatlı ve güzel bir gökyüzü ışığı bütün odayı aydınlattı ve “İsa Mesih, Azize’ye destek olarak göründü ve dedi”:

“İşkencelerden korkma, Azize! Çünkü benim inayetim seninle beraber olup seni her çeşit iğvadan kurtaracaktır”.

Her yarasını tedavi ettikten ve de her acısını dindirdikten sonra İsa Mesih gökyüzüne yükseldi.

Azize hemen İsa Mesih’e, ruhlarımızın kurtarıcısına, anlatılamaz bir huzur ve sevinçle teşekkür etti.

Sabah, Kaymakamın askerleri Azize’yi huzuruna getirdiler. Kaymakam, Azize’yi sağlıklı ve dünkü yaralardan herhangi bir izin olmadığını görünce, hayran olup heyecanlı bir şekilde Azize’ye dedi:

“Görüyor musun, ey Ksenia! Büyük tanrılar seni ne kadar seviyorlar? Senin güzelliğini acıdıkları için, yaralarını tedavi ettiler. Ve sana sağlığını da verdiler. Onlara karşı nankörlük yapma sakın. Benimle berber gel, onların tapınağına gidelim ve onlara ibadet et. Böylece daha fazla cazibe tanrıçaları alacaksın. Benden de birçok armağanlar alacaksın”. O vakit Azize kendisine dedi:     

“Ey Hükümdar! Nasıl olur da, senin tanrıların, hissiz ve insan eli tarafından yapılmış olup, böyle bir güce sahip olsunlar. Şöyle, gördüğün gibi, bir gecede beni tamamen tedavi edebilsinler? Sonuç olarak bil ki, sağlığımı senin tanrıların bana bahşetmediler. Bana sağlığımı veren İsa Mesih’imdir. Gerçek Tanrı. Ben O’na bütün kalbim ve ruhumla inanıyorum ve ona tapıyorum. Beni tedavi eden O’dur. Ama madem ki ısrar ediyorsun, senin tanrılarının mabedine gidelim ve hangi tanrılara tapınmamı istediğini görmek için gidelim bakalım”.

Dometianos bunları duyar duymaz inanılmaz  derecede sevindi, çünkü o, Azize’nin fikir değiştirdiğini sanıyordu.

 

10. Azize, putperest tapınağında

 

Böylece Azize’yi tapınağa götürdü. Azize Ksenia tapınağın ortasına vardığında, diz çöküp  Kutsal Üçlü'ye, gerçek Tanrı'ya  dua ederek dedi: “Ey benim Tanrım olan İsa Mesih!  Göğün ve yerin Yaratıcısı. Sana yalvaranları ve dindarları dinleyensin. Kulunuz ben Azize’yi de bu saatte dinle. Bu sahte ve cansız putları yık ve yok et. Ta ki burada bulunanlar, tek gerçek Tanrı Sen olduğunu anlasınlar diye”.

Bu sözlerle, Azize dua etti ve mucize gerçekleşti. Duasını doğru dürüst daha bitirmemişti ki, büyük bir deprem oldu. Hemen bütün putlar yere yıldı ve paramparça oldular. Bu mucizeyi gören Dometianos, gerçek Allah’a, Ksenia’nın Allah’ına inanacağı yerde, o kendi kontrolünü kaybetti.

 

11. Azize, bir atın arkasına bağlanıyor

 

Bu acımasız ve kana susamış olan tiran, Azize’yi yanan büyük mumlarla ve de daha fazla bir sertlikle, cezaları tekrarlamalarını ve onu yakma emrini verdi. Aslında, o kötü kişi, bu feci ve insanlık dışı cezayı günlerden beri, haksızca tekrarlıyordu. Çünkü Azize’nin yardımcısı İsa Mesih idi. İsa Mesih de onu tedavi etme yardımını göndermeğe, birinci defada olduğu gibi yine de devam ediyordu.

Her ne kadar Şehit Azize işkenceye maruz kalıyor olsa da, buna rağmen yine de seviniyor ve Allah’a şükrediyordu. Çünkü onun sabrı, Allah’ın şanı içindi. Ancak, yola gelmez olan kaymakam Dometianos, hiçbir şeyi başaramadığı için utanma duygusuna kapıldı. Daha da önemlisi, sade bir kızı anlayamayıp onu başka çeşit işkencelerle cezalandırmayı düşündü. Ta ki, İsa Mesih’i reddedip onun eşi olana kadar.

Bir emir verip vahşi bir atı getirdiler. O atın arka ayaklarından Azize’yi bağladılar, onu taşlı yerlerde yerde sürüklesin diye. Böylece paramparça olup feci bir ölüm bulur diye.

Tabiî ki bunları o insafsız tiran düşünüyordu. Ancak, onu sevenlerin isteklerini yerine getiren büyük Allah, o mağrur Kaymakamın rezil olması ve İsa Mesih’in isminin  yücelmesi için - ki Azize bunu sürekli diliyor, cesaretle söylemeye devam ediyordu -  bakınız ne yaptı:

Azize’nin ayaklarını atın arkasına bağlar bağlamaz ve at da serbest kaldığı vakit, tiranın düşündüğü gibi, at hücum edip koşacağı yerde, yerinden hiç kıpırdamadı bile. Askerlerin bütün dayağına ve zor kullanmalarına rağmen, at Dometianos’un emirlerini yerine getirmemeğe kararlıydı. Atın bu hareketsizliğini, askerlerin beceriksizliğinden sayan Dometianos, atın gemini kendisi aldı ve atın hücum etmesi için var gücüyle uğraşıyordu.

 

12. At, insanca konuşuyor

 

O vakit hayrete şayan bir şey oldu. At insan sesiyle konuştu. Gerçek Allah’ın kulu olan Azize’ye karşı yaptığı zulümleri için, hissiz Kaymakamı çok sert bir şekilde eleştirdi. “Ey İsa Mesih! Bu mucize için hiç kimse şaşırmasın. Çünkü, “insanlar tarafından kabil olmayanlar, Allah tarafından kabildirler” (Lukas İncili, 18,27). Hemen o anda, mübarek bir melek tarafından Azize’nin ipleri çözüldü. Sonra da onu yerden kaldırıp bir yere  oturttu.  Şehit Azize Allah’a şükretti. Gözleri de hep gökyüzüne doğru bakıyordu. Yüce Allah için ilâhiler ve şükran duaları okudu. O Allah ki, böyle bir tehlikeden yine Azize’yi korudu ve Dometianos’u utandırdı. Bu arada, orada bulunanlardan bu mucizeyi görenler,yüksek sesle bağırıyorlardı: “Hristiyanların Allah’ı büyük”. O vakit birçok kişi İsa Mesih’e inandı. Sadece, gözleri ve ruhu “kör” olan Dometianos inanamadı. Azize’yi yeniden hapishaneye atma emrini verdi. Azize o gün ve gece de aç olarak orada kaldı. Hapishanenin hücresi onu korkutmuyordu. Çünkü o sürekli olarak dua ediyor ve Allah da ona bu sert mücadelesinde yardımda bulunuyordu.

 

13. İsa Mesih’in yeniden görünmesi

 

Gece yarısı geçmişti ki, Azize’nin kapalı olduğu hücre aniden ilâhi bir ışık tarafından aydınlandı. Bu şaşkınlığından ötürü kendine gelemeden, İsa Mesih’imiz ışıldayan mübarek melekler arasında görünüp kendisine dedi:

“Sevin Ksenia, Allah’ın samimî ve temiz kulu. Sen, geçici zevkleri bir tarafa iterek Allah’ı bütün kalbinle tercih ettin. Sevin ve neşelen, çünkü zafer tacını giyme günün artık gelmiştir. Uslu bakirelerle beraber süslenmiş bir vaziyette Kral İsa Mesih’in gökyüzü gerdeğine gireceksin. Çok yakında senin mücadelen mutlu sonla sona erecektir”.

Bu sözlerden sonra İsa Mesih melekleriyle beraber gökyüzüne yükseldi. Oda müthiş  güzellikte bir koku ile doldu. Azize, ruh sevinci ve bu göz kamaştırıcı ilâhi sanrıdan sonra Allah’a şükretti. Çünkü o, Allah’ın sevgisi için ruhunu teslim etme şansına nail olmuştu.

 

14. Tiran ile diyalog

 

Ertesi gün, Dometianos, Azize’nin kendi huzuruna çıkarılma emrini verdi ve onu önüne getirdiler. Bir defa daha  Azize’yi İsa Mesih’imizin sevgisinden uzaklaştırmayı başarabilecek mi diye denemek istedi ve kendisine güzel sözler söyledi:

“Ey Ksenia, daha evvelki ahmakça fikrinde ısrar edeceğini zannetmiyorum. Eğer, ölümsüz tanrılara kurban sunmak isteyecek olursan ve benim de karım olmayı kabul edersen, o vakit istikbal senin için parlak olacaktır. Seni son derece memnun ve benim kraliçem yapmayı arzu ediyorum”.

O vakit Azize ona cevap verdi:

“Ey hükümdar, böyle vaatlerle ve sahte güzel sözlerle, İsa Mesih’e olan benim sarsılmaz imanımı ve kararımı yeneceğine inanma. Beni ne ateş, ne deniz, ne kılıç ne de başka bir şeyin korkutmadığını nasıl anlamadığına şaşıyorum. Boş yere telâş etme. İstediğin şeyi, elinden geldiği kadar çabuk gerçekleştir. Çünkü, böylece beni, kurtarıcım olan İsa Mesih ile daha çabuk buluşturacaksın”.

 

15. Başı kesilme ile ölüm cezasına çarptırılması

 

Azize’nin bu sözleriyle, Dometianos bundan sonra hiçbir şeyi başaramayacağına ikna oldu. Böylece de Azize’yi öldürmeye karar verdi. Çıkarılan ilgili ölüm kararı şunlardan bahsediyordu:

“Ksenia bizim tanrılarımızı inkâr ettiği ve de çarmıha gerilmiş olan İsa Mesih’e inandığı için, kılıçla öldürülme emrini veriyorum. Bu kadar sert ve acımasız olan kalbinin çıkarılıp bir tabağa konulması, bedeni ise, küçük parçalara ayrıldığında, katranla ateşe atılsın ve tamamen yakılsın”.

Tiranın bu emri gereği, askerleri Azize’yi aldıktan sonra, ceza infaz yerine onu şehrin dışına çıkardılar. Azize orada, tiranın emrini yerine getirecek olan  askere, başının kesilmesi ve bedeninin yakılması hususunda gerekenleri hazırlayana kadar, duasını ve ibadetini yapma izni vermesi için yalvardı. O da kendisine izin verdi.

 

16. Azize’nin ibadeti

 

O vakit Azize Ksenia, diz çöktükten sonra, ellerini ve gözlerini gökyüzüne kaldırarak dedi:

“Ey Tanrım olan İsa Mesih’im, Sen ki beni atların sürüklemesinden Haç’ının gücüyle korudun ve kurtardın. Sen ki, bana yapılan işkencenin sürdüğü müddet içerisinde kurnaz ve görünmeyen düşmanı yenmeme yardımda bulundun. Sen Allah’ım, ruhumu günâh pisliğinden temizle. Bu fani olan dünyadan göçerken ziyan olmaktan beni kurtar. Yaptığım tövbemi temiz kabul et ve beni ilâhi ve feci adımının önüne koy. Senin kutsal adın için şükürler olsun. Bu bitiş saatinde, görünür ve görünmez düşmanlarıma karşı bana güç ve kuvvet ver.

Ben Ksenia kulunuzun adıyla inanarak senden yardım dileyene, benim işkencemi hatırlayanlara da şefaat et, ruhlarına yardım ve kurtuluş ver ya Rabbi.

İmansız Kaymakamın bana karşı hazırladığı büyü tuzaklarını dağıtıp bana hiçbir zarar gelmeden beni koruduğun gibi, böylece, fakir kulunuzun aracılığıyla da cazibe veya sihri, aşağılama veya kurnazca oyunu, yıldız falcılığı veya nazarı, hangi yerde olursa olsun veya canlı ve cansıza olsun, havada veya yerde, yerin altında veya derelerin sularında olsun, göllerin, kuyuların veya denizlerin olsun, bunların hepsini yok et. Nasıl ki rüzgâr toprağı yer yüzünde sürüklüyorsa, aynı usulle, kıskanç insanların büyü desiseleri de böyle çözülsünler. Bunlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, herhangi bir şeyle bunu yaparlarsa yapsınlar, herhangi sayıyla sayılmışlarsa sayılsınlar, herhangi yıldızla adlandırılmışlarsa adlandırılmış olsunlar, ister gündüz ister gece olsun, ışıkta veya karanlıkta da anılmış olsalar, Sen yine onların hepsini yok et. Şefaat et ya Rabbi, benim vefatımın anısına saygı gösterenlere karşılık olarak bol bol mükâfatlar ver. Senin şanlı ve mübarek ismini ebediyete dek zikredenlerin dualarını dinle. Amin”.

 

17. Azize’nin feci sonu

 

Azize ibadetini bitirir bitirmez, görünmeyen bir ses, kuvvetli bir şimşek gibi işitildi ve diyordu ki:

“Ksenia, senin dualarını işittim. İstediğin şeyleri de yapacağım”.

O vakit Azize, şimşekten korkmuş olan cellâda sevinçle işaret ederek efendisinin emrini yerine getirmesini istedi. Sonra da, kılıcın darbesini daha kolay alması için boynunu büktü. Asker, 3 Mayıs 318 yılında, korkuyla onun başını kesti.

Onun aydınlık dolu ruhu, diğer mübarek kadınların ve Şehitlerin ruhlarıyla beraber sevinmek için göklere yükseldi. Mübarek bedeni ise askerler tarafından paramparça edildi. O askerler o kötü hükümdarın emrini yerine getiriyorlardı. Daha önceleri de Azize’nin kalbini bedenden çıkarıp, bir tabak içerisinde hükümdarın önüne götürdüler. Devamında, büyük bir ateş yakıp, Azize’nin parçalanmış cesedini katranla beraber ateşin içine attılar. Fakat bir mucize olarak, beden yanarken, ifade edilemeyen bir güzel koku çıkarıyordu. Bununla da ilâhi erdeme sahip olduğunu gösteriyordu. Hristiyanlar cesetten kalacak olan bir şeyi alıp onu mübarek bir nesne gibi götüremesinler diye, bedenin bütününü yaktılar. Ama ilâhi adalet, o kötü tiranı, dinsizliğinin ve vahşetinin cezasını çekmeden bırakmadı. Bir gün ava giderken, üzerine yıldırım düştü ve onu kömür haline getirdi.

 

18. Azize’nin mucizesi

 

Azize’nin vefatı ve mübarek cesedinin yakılışı esnasında  hristiyanlar, sadece küllerinden bile aldıklarıyla, iyileşmez olan hastalıklardan, büyük din şehidi Azize Ksenia’nın yardımlarıyla tedavi oldular. Böylece, onun şöhreti  Peloponisos (Mora) ve tüm Yunanistan çapında yayıldı. Azize’nin yardımını dileyenlere harika ve şaşılacak şeyler olmuştur. Bunlar bugün de, ona inanarak ve onun kutsal adını anmakla yardım dileyenlere  çare olmaya devam ediyor.

İnsanı seven, “Azizleri tarafından yüceltilen” Allah’a şükür olarak ve ruhumuzun faydası için de, mucizelerden bazılarına burada yer vereceğiz.

 

a) Yatalak olan bir kadını tedavi ediyor

 

 O zamanlar, Patra’dan olan ve Maria adında dindar bir hanımın, ciddî bir  hastalığı vardı. Baş vurduğu doktorlar, ona yardımda bulunabilmeleri bir yana, kadının hangi  hastalığı olduğunu bile bulamıyorlardı. Böylece bu bayan aylarca yatalak kaldı. Fakat, dindar olduğu için, Azizlerin ve de Allah’ın yardımını dilemekten hiç geri kalmıyordu. Bir gün, Kalamata’dan kocasının kuzeni onu ziyarete geldi. Onun bu acınacak durumunu ve doktorların da  hastalığına teşhis koyma zorluğunu öğrenince, o vakit memleketinin mucize yaratan büyük din şehidi olan Azize Ksenia aklına geldi. Azize Ksenia’dan yardım dilemesi ve onun koruması altına girmesi için kendisine tavsiyede bulundu.

Hasta olan bayan, bunları işittikten sonra gece gündüz gözlerinden yaşlar akarak Azize’den yardım diliyordu.

Bir gece, kritik bir durumda bulunup daha sıcak ve içten bir şekilde dua ederken, rüyasında Azize kendisine  göründü ve şöyle dedi:

“Senin hastalığını doktorlar tedavi edemezler. Kötü insanlar seni “bağlı” tutuyorlar. Fakat, benimle karşılaşmak istersen, hastalığından kurtulacaksın ve sonra da iyileşeceksin. Benim adım Ksenia’dır”.

Kadın hemen uyandı ve sevinçle kocasına rüyayı anlattı. Kocası, hiç zaman kaybetmeden, Azize Ksenia’nın anısına yeni yapılan kiliseye karısını götürdü. Karısı o kilisedeki ikonayı öptüğünde Azize Ksenia’yı tanıdı. Sıcak imanla ve derin bir huşu ile, ikonanın önünde oturdu ve ibadetini yaptı. Üçüncü gün, Azize, hasta olan bayanın rüyasında yine göründü. Rüyasında, sanki ikonanın kandilinden yağ alıp hasta kadının bedenine sürüyor gibiydi.

Buna ek olarak da şunları söylüyordu: “Ey kadın, sana sağlığını veren Allah’a şükret. Şimdi de evine git”. Ve işte mucize! Hasta olan bayan kalktı ve kendisini tamamen iyileşmiş olarak hissetti. Hemen, hem de daha fazla bir inançla, İsa Mesih’imiz ve büyük din şehidi olan Azize Ksenia’ya şükretti. Çünkü Azize Ksenia, o hasta bayanı kesin ve feci bir ölümden kurtarmıştı.

 

b) Sara hastası olan bir çiftçi çocuğunu tedavi eder

 

Frenk hakimiyeti zamanında, Azize Ksenia, sara hastalığından hasta olan bir çiftçinin oğlunu da tedavi etmişti. Hasta olan çocuk, şeytan tarafından rahatsız edildiği vakit, tuhaf bir biçimde, “Azize Ksenia bana eziyet veriyor” diye bağırıyordu. Bu sözler, anne ve babasını, Azize tarafından oğlunun kurtarılması için, dilekte bulunmalarına sevk etti.

Merhametli büyük din şehidi Azize Ksenia geç kalmadı ve hasta çocuğun annesinin rüyasında göründü. Sevgi ve iyilikle, oradaki kilise bölge papazına gitmesini tavsiye etti. Bunun yanında da, oğlunun iyileşmesi için kendisinin de yardımda bulunacağına söz verdi. Uyanır uyanmaz, Azize’nin verdiği tavsiyeyi tuttu ve az bir zaman içerisinde oğlu da iyileşti. Senelerce kendisini rahatsız eden o hastalıktan, Azize Ksenia’nın müdahalesiyle artık  kurtulmuştu.

 

c) Felçli insanları, yürek hastalarını, sinir hastalarını, sara hastalarını, deri hastalıklarından hasta olanları tedavi eder ve büyü de çözüyor.

 

Aynı usulle, ayakları felç olmuş Nikolaos adında biri, büyük din şehidi Azize Ksenia’nın yardımını iman ve alçakgönüllülükle dilediğinde o da tedavi oldu.Yüzü felç olmuş olan bir genç kız da, samimi bir inançla Azize Ksenia’nın yardımını dilediğinde, o da iyileşmişti.

Sevgili kardeşlerim, mucizeler yaratan Azize Ksenia’nın yardımı için kendisine büyük ve sağlam bir imanla koşalım. Her sıkıntımız için, bilhassa, Allah tarafından hastalıkları tedavi etme ve yardımda bulunma kabiliyetine mazhar olmuş olan Azize Ksenia’ya sığınalım. Çünkü Azize Ksenia, sara hastalığından, kalp hastalıklarından, deri hastalıklarından, sinir hastalıklarından ve büyü ile sihir gibi hastalıklardan hasta olan  birçok kişiyi tedavi etmiştir.

 

4-5-2014 tarihinde yazéldé.

4-5-2014 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN