iyanlığı benimser ve Nearkus’ta gördüğü derin değişim ve tutkulu iman hayatından etkilenen Polyeuktos, Rab İsa Mesih’e iman eder. Polyeuktos’un yeni yaşamı tek tanrılığı gayretli bir şekilde savunarak geçer. Ateşli bir imana sahip olan Polyeuktos şehir meydanına gider ve putlara tapınmaya emreden Decius fermanını yırtar. Bu olaydan bir kaç dakika sonra şehrin ortasından geçen 12 put taşıyan bir geçit töreniyle karşılaşır ve putları ayak altlına alarak teker teker parçalar. Bunun üzerine yetkililer Polyeuktosu göz altına alır ve eşi ve çocuklarının ısrarına rağmen korkunç işkencelere mağruz kaldıktan sonra idam edilir. Polyeuktos Malatya’da gömülür ve kalıntıları onun adına bina edilen bir şapelde muhafza edilir.
6. yy İstanbul’da ki kilise inşaat edilir edilmez, kafatası dahil olmak üzere bir çok kutsal emaneti bu yeni binaya taşınır ve kilise binası onun anısına adanır.
Gününmüzde Polyeuktos kilisesinin kalıntıları Saraçhane'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Binasının karşısındaki parkta yer almaktadır. Ayasofya inşaat edilmeden önce sadece İstanbul’un değil, dünyanın en büyük kilsesi idi Polyeuktos Kilisesi. Aslında Ayasofyaya ve İustinianus’a ilham veren binanın ta kendisi budur. Aristokrat Anicia Juliana tarafından yapılan bu bina Tevrat’ta geçen Süleyman tapınağının ölçüleri alınarak yapılmış. Tur rehberlerin ve taihcilerin Iustinianusa atfettikleri meshur bir söz vardir. Bildiğimiz kadariyla Aya Sofya’ nın insaati bittiğinde Iustinianus yeni kilisenin içine girmis ve sonra Tevrat’ta ele alinan Süleyman’ın tapınağına atıfta bulunarak şöyle demiş: "Ey Süleyman, Seni yendim!" Büyük olasılıkla bu İmparatorun Süleyman peygamberle bir benzetmeden çok Juliana ve Polyektos kilisesine politik bir göndermeden ibaretti.
Kilise hakkındaki tarihi kayıtlar pek azdır, fakat bildiğimiz kadarıyla bina 11. yüyıla kadar ayakta durmuş sonrasında ise kullanılmadığı için yavas yavaş harbeye dönüşmüş. 1960’lı yıllarda Büyükşehir Belediyesinin yanından geçen alt geçit kazıları yapılırken bu harebeler keşfedilmiş. Kazılardan sonra bir çok keşfedilen eser İstanbul Arkeoloji müzesine götürülmüş örenyeri ise günümüzde bir parkın tam ortasında yer alıp ziyarete açık hale getirilmiş.