Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÁÆİÆLERİN HAYAT HİKAYELERİ - ORTODOKS DOKTRİNLERİ- KİLİSE

 

AZİZLERİN YAŞAMLARI VE YAZILARI – SİNAKSARİON

 

Pavlos Ulaş tarafından hazırlanmıştır.

 “Pavlus şöyle buyurmaktadır: ‘Öyleyse dayanın, kardeşlerim! İster sözle ister mektupla, size ilettiğimiz öğretilere sımsıkı tutunun.’ (2. Selanikliler 2:15) Bundan apaçık bellidir ki her şey mektuplarla iletilmemiştir, ama yazılı olmayan birçok şey de vardır. Aynen yazılı olanlar gibi yazılı olmayanlar da inanılmaya değer. Öyleyse Kilise’nin geleneğini de inanılmaya değer sayalım. Bu bir gelenek midir? Öyleyse başka şey arama.”                 Aziz Altın Ağızlı Yuhanna

 

Azizlerin bu dünya yaşamından ayrıldıkları gün, onların cennet yaşamındaki doğum günleridir. Ve geride bıraktıkları, tüm yaşamlarını adayarak uğruna hizmet ettikleri RAB Tanrı’dan aldıkları Kutsal  ışıktır. Bu ışık yolumuzu aydınlatır, besler ve imanlıların kutsallık yolunda gelişmesini sağlar.

Kudüs’teki ilk Hıristiyan cemaatinden günümüze kadar her yerde havarilerin inancına sadık kalan Tanrı Kiliselerinin hepsi aynı bütünlük ve çizgide bulunur. Mesih’in Havarileri bizlerin iman atalarıdır. On İkilerin ve o dönemde yaşamış Mesih Takipçilerinin tecrübesinin eşsiz olduğu kuşkusuzdur; onlar Mesih’in yaşamına ve dirilişine tanık olmuşlardır. Ne var ki bu tanıklıklar onlarla birlikte bu dünyadan ayrılmamış, Elçisel gelenek ile devam etmişlerdir, çünkü imanlıları güçlendiren ve imanda geliştiren tanıklıklardır.

Elçisel gelenek Kilisenin birliğini korumak için çok önemlidir. Bu geleneği korumak ve sürdürmekle görevlendirilen kişiler Elçisel kökene uygun hareket etmekle yükümlüdürler. Aksi halde, Kilise bedeninde yer bulamazlar. Çünkü Elçisel köken tamamen Kutsal Yazılar’a dayanır. Kutsal Kitap, “Kilise’nin Anayasası”dır ve Elçisel aktarım da bunun eylemsel halidir; açıklar, örneklendirir ve uygular. Bu geleneğin aktarıcıları olan Kutsal Kilise Babalarının, Tanrı’nın Azizlerinin, bizlere aktardıklarına “Sinaksarion” (Synaxarion) denir.

Ortodoks Kilise’sinde Sinaksarion, imanlıların kiliselerde bir araya geldiklerinde, ayinlerde, törenlerde, bireysel yaşamlarında okunan ve yine imanlıların kişisel dua yaşamlarını besleyen, elçilerin, azizlerin, peygamberlerin, şehitlerin, iman ikrarcılarının, keşişlerin ve diğer kilise babalarının yaşamlarının klasik bir şekilde, kısa anlatımlarının yer aldığı yazılardır ve yine aynı zamanda azizler tarafından kaleme alınmış öğretici metinlerdir.

Kilise, Cennet Krallığına doğru yolculuğuna devam ettiği sürece, her çağda yeni azizler olacaktır ve bu Azizler, Tanrı’ya ve O’nun Kutsal Söz’üne sadakatle bağlı kalarak bizlere hem Tanrı Sözü’nün açıklamalarını hem de Kilise düzeni hakkında Kutsal Ruh’tan aldıklarını öğretirler. Azizlerin, Kutsal Babaların, Tanrı hizmetkarlarının yazıları veya hayat hikayeleri (Synaxarion), mürekkebin ötesinde, şehitlerin kanıyla, çilekeşlerin gözyaşlarıyla, Tanrı aşıklarının muhteşem eylemleriyle yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir. Onların yaşadıkları yerlerde daima İncil’in Kutsal Sözleri yankılanır, ki onlar yaşamın olduğu her yerdedir.

 Ortodoks Kilisesi Azizler tarafından yazılmış veya Azizler hakkında yazılmış metinlere (Synaxarion) büyük saygı duyar, fakat onları asla Kutsal Kitap ile eş değer tutmaz. Tanrı’nın Kutsalları tarafından yazılmış olan bu metinler, imanlıların eğitimi ve gelişimi için önemli metinlerdir. 1. yüzyıldan itibaren oluşmuş olan bu metinlerin içerisinde özellikle Yeni Ahit’ten birçok alıntı bulunmaktadır. Hatta Kutsal Kitap’ın değiştiği, konusunun sadece bu metinlere bakılarak dahi yersiz olduğu anlaşılabilir. Azizlerin mektuplarında ve yazılarında bulunan Yeni Ahit alıntıları Kutsal Yazıların ilk yüzyıldan beri değişmeden elimize ulaştığını gösterir. Aksi halde Kutsal Yazılar’ı değiştirmiş olanların tek tek Azizler tarafından yazılmış metinleri ve mektupları da değiştirmiş olmaları gerekirdi.

Azizler tarafından yazılmış olan bu metinler veya sözlü aktarımlar bize Kilisenin ilk yıllarından itibaren ulaşmıştır.

Kilise’nin ilk yıllarında imanlılar küçük yerel topluluklarda bir araya gelebiliyorlardı. Hıristiyanlara uygulanan zulümlere maruz kalmamak için bu toplantılar gizlilik içerisinde yapılıyordu. Bugün bizim coşkuyla kutladığımız birçok bayramı onlar kutlayamıyorlardı. Fakat RAB’bin gününde ve her fırsat bulduklarında bir araya gelmekten asla vazgeçmiyorlardı. Özellikle pazar günleri şükran ayinleri ile bir araya gelerek komün yaşamı oluşturmaya ve RAB’bin buyurduğu gibi, komün yaşamın özü olan Komünyon’dan pay alıp birlikteliklerini güçlendirerek imanda gelişiyorlardı.

O dönemde ellerinde bulunan yazılı metin Kutsal Yazılar’ın Eski Ahit kısmı idi. Bunun dışında sözlü aktarım çok önemliydi, özellikle şahitlerin anlattıkları tanıklıklar... Böylece RAB İsa Mesih tarafından kurulan Kilise, Elçiler tarafından yayılmaya ve tüm insanlığa duyurulmaya başlanmıştı. 1. yüzyıl Elçilerin henüz bu dünyada oldukları dönemdi, fakat 2. yüzyıla gelindiğinde artık bu dünyadan ayrılmışlardı ve onların yerinde onları takip eden Kilise Babaları vardı.

Kilise Babaları, yani ilk Kilise önderleri, Tanrı hizmetkarları olan iman babalarımız, Elçileri tanımış ve onlar tarafından yetiştirilmiş kişilerdi, ya da Elçileri tanımış ve onlar tarafından yetiştirilmiş imanlılar tarafından yetkilendirilmişlerdi. Ve bütün bu insanlar Elçiler aracılığıyla bildirilmiş olan “sözlü” Kurtuluş Müjdesine tüm yürekleri ile iman ederek hizmet etmişlerdi. Elçiler, Kilise Babaları ve yetiştirdikleri imanlılar, Mesih İsa’nın buyurduğu gibi “dünyanın dört bir yanına” giderek Müjde’yi duyurmaya başlamışlardı.

Bu Azizlerin yaşamlarını tek tek buraya aktaracak olursak bu yazı bir kitap oluşturacak hale gelir. O yüzden bu değerli Azizlerimizin sadece birkaç tanesinin yaşamına ve eylemlerine değinelim. Örneğin, Aziz İganatios…

Aziz İgnatios, “Tanrı tarafından taşınan” anlamına gelmektedir ve “Ama İsa çocukları yanına çağırarak, ‘Bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın!’ dedi. ‘Çünkü Tanrı'nın Egemenliği böylelerinindir.’ ” (Luka 18:16) ayetinin yazıldığı dönemde ve yerde, Mesih İsa’nın kucağına aldığı çocuk Aziz İgnatios olduğu için bu isme kavuşmuştur. Aynı zamanda Aziz İgnatios, Aziz Elçi Petrus’un öğrencisidir ve onun tarafından yetkilendirilmiştir. Kilise düzeni ve görevliler hakkında yazılar yazmıştır, bunlar Kilise tarafından uygulanmıştır çünkü yazdıklarını ve yaptıklarını Kutsal Ruh’un denetiminde gerçekleştirdiği açıktır. Yazıları, Kutsal Yazılarla veya Elçilerin öğretileriyle ters düşmez, hatta onları destekler. Yeni Ahit yazılarının yaygın olarak kullanıldığını bize gösterir.

Aziz Klement de Elçiler döneminde ve sonrasında yaşamış bir azizdir. O da Aziz Elçi Petrus’un bir öğrencisidir. Ve Aziz Elçi Pavlos ile birlikte hizmet etmiştir. Aziz Elçi Pavlos’un Filipililere mektubunda ismi geçen Klement ile aynı kişidir. Korintlilere yazdığı uzun bir mektup bulunmaktadır ve o mektupta Kilisenin birliğinden ve imanlıların hayatlarını temiz tutmaları gerektiğinden bahseder. İmanlıları Tanrı yolunda eğitmek üzere yazılar yazmıştır. Aziz Klement’in yazılarında da Yeni Ahit’ten birçok alıntı bulunmaktadır. Ve Aziz Klement Kilise geleneklerine olan sadakatini Korintlilere yazdığı mektubunda şöyle anlatır: "Böylece Kutsal Yasa’ya saygımız korundu, peygamberlerin lütfu bilindi, İncil’lere iman inşa edildi, havarilerin geleneği korunarak sürdürüldü ve Kilise’nin lütfu sevincimizi göklere yükseltti."

2. yüzyıla dair bir diğer önemli örnek ise Aziz Polikarp’tır. Aziz Polikarp, Aziz Elçi Yuhanna’nın öğrencisidir ve İzmir Metropoliti’dir. O da imanlılara çeşitli mektuplar yazmıştır ve mektuplarında Yeni Ahit yazılarından birçok alıntı kullanmıştır. Mesih İsa’nın tek RAB olduğundan ve insan bedeni alarak dünyaya gelen Tanrı olduğundan bahsederek imanın özünü ortaya koyar. Aziz Polikarp da imanından dolayı ateşe atılıp yakılarak öldürülür. İmanından dönmesini isteyen Romalı yöneticilere, “Seksen altı yıldır hizmet ettiğim ve beni asla terk etmeyen sadık Rab’bimi nasıl inkar edebilirim” diye cevap vermiştir. Aziz Elçi Yuhanna’nın öğrencisi olan Aziz Polikarp mektuplarında Aziz Elçi Pavlos’dan övgüyle bahseder ve bu da bize o dönemdeki Elçilerin ve imanlıların nasıl bir iman birliğine ve ortak düşünceye sahip olduklarını gösterir.

3. yüzyılda yine çok önemli azizler görüyoruz. Kilise tarihi için önemli yazılar bırakan, o dönemdeki yazıları ve yaşanmışlıkları bir araya getirerek toparlayan Kayseri Metropoliti Aziz Eusebius, imanlıların öldürüldüğü büyük katliamlara ve İznik Konsülü’ne katılmış bir Tanrı adamıdır. 2. ve 3. yüzyılların Hıristiyanlığı hakkında bizlere çok önemli bilgiler ulaştırmıştır. Aziz Eusebius’un “Kilise Tarihi” adlı kitabında Mesih İsa’nın doğumundan, havarilerin çektiği zorluklara, oluşturulan topluluklara ve katliamlara dair birçok bilgi bulunmaktadır. Aziz kitabında Yeni Ahit metinlerinden çok fazla alıntı yapmıştır ve bu alıntılarla birlikte Kilise bireylerinin aktardıklarının öneminden bahsetmiştir.

4. yüzyılda  Aziz Atanasyus... Ömrünün bir kısmını imanı uğruna çöllerde sürgünde geçiren bu aziz de birçok değerli bilgi bırakmıştır imanlılara. Kutsal Yazılar’ın büyük önem taşıdığından bahseden Aziz Atanasyus İznik Konsülü’nde kabul edilen Büyük İman Açıklaması’nı yüksek sesle inançsızlara duyurmak adına yaşamını RAB’be adamıştır. İskenderiye metropoliti Aziz Atanasyus aynı dönemde yaşamış Arian isimli sapkına karşı doğru inancı savunmuş ve Hıristiyan inancının değiştirilemeyeceğini göstermiştir.

5. Yüzyılda Aziz İskenderiye’li Kiril... vaazlarında yorumladığı Kutsal Kitap metinlerine kelimesi kelimesine sadık kalmış ve Kutsal Metinlerin yorumlanmasının sadece Ruh’un desteği ile olabileceğini bize öğretmiştir. Mesih İsa’nın tek ve gerçek Tanrı olduğunu anlatmış ve tüm iyiliklerin O’nun aracılığı ile bize gelebileceğini öğretmiştir.

6. yüzyıl... İmanını herkesin önünde, özellikle imaparatorun huzurunda korkusuzca savunan  Aziz Antakya’lı Anastasyus bu yüzden sürgüne gönderilmiştir fakat o bunuda bir kazanç sayararak, Kutsal Üçlü Birlik ve Mesih İsa’nın ölümü ve dirilişi hakkında kitaplar yazmıştır. Kitaplarında Yeni Ahit metinlerinden birçok alıntı yapmış, kendinden önce yaşamış Azizler gibi 6 yüzyıl boyunca Kutsal Yazılar’ı hiç değişmediğini göstermiştir. Kutsal Ruh’un yardımıyla imanlılara her zorlukta Tanrı’ya hizmet edilebileceğini ve imanın hiçbir zaman saklanmaması gerektiğini göstermiştir.

7. yüzyılda yaşamış olan Aziz Maksimus da aynı şekilde birçok acılara katlanmış ama imanından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Dilinin ve bir elinin kesilmesine rağmen RAB yolunda yürümekten bir an dahi şüphe etmemiş ve birçok işkenceye maruz kalmıştır. Nihayetinde bir iman şehidi olarak bu dünyadan ayrılmıştır. Aziz Maksimus bize Kutsal Yazıların çok önemli olduğunu fakat Ruhsal olarak anlaşılmadığı sürece hiçbir şey ifade etmeyeceğini anlatmıştır. “Dua etmeden, Kutsal Ruh’un desteğini almadan Kutsal Kitap’ı anlamaya çalışanlar sadece taraftar olur, oysa ruhsal olarak onu anlayanlar gerçek imanlılardır” demiştir. Aziz Maksimus da yazdığı tüm yazılarda Yeni Ahit metinlerinden birçok ayet kullanmış, bunları insanlara açıklamış ve imanlıların ruhsal gelişimi için yaşamını adamıştır.

Her döneme dair örnek verilebilecek elbette birçok aziz mevcuttur. Elçilerden aldıklarını kendilerinden sonra gelenlere aktararak Kurtuluş Müjdesinin tüm çağlara ulaşmasını sağlamışlardır. Onlar Kilise geleneğini nakleden kişilerdir. Onların yazıları içerisinde, o dönemde toplulukların elinde bulunan ama henüz yayılmamış olan İncil metinleri ve bazı mektuplar mevcuttu. Azizler kendi yazdıkları ve öğrettiklerinde sürekli bu Kutsal İncil metinlerinden alıntılar yapmışlar ve Elçilerin öğretilerinin yayılmasına hizmet etmişlerdir. Ayrıca Elçilerin yaşamlarına dair bir çok bilgiyi yine Kutsal Babalarımızın bizlere aktardıkları sayesinde biliyoruz. Mesela Aziz Elçi Petrus’un korkusuzca ve imanla baş aşağı çarmıha gerilişini veya Aziz Elçi Pavlos’un başının kesilmesine dek imanla Müjde’ye hizmet ettiğini, ilk dönem Kilise hizmetkarlarından, Tanrı’nın Kutsal Azizlerinden öğreniyoruz. Ve bu öğrendiklerimiz bizlere hem Kutsal Elçilerin imanla ölüme doğru nasıl yürüdüklerini hem de sonuna kadar doğru olana tanıklık ettiklerini gösteriyor. Tanrı’dan olmayan hiçbir şey temiz bir şekilde Tanrı’nın yüceliğine hizmet edemez. Aynı şekilde Tanrı yoluna tüm yürekleriyle yaşamlarını koyan Kutsal Azizlerin, yazılarıyla aktardıkları, iman dolu anlatımlar da kutsaldır, çünkü içinde sadece Kutsal olana övgü taşır.

Eski Ahit’te Her Şeye Egemen Olan Kutsal Baba halkına Oğlu’nu anlatır. Gelecek olan Kurtarıcı’dan bahseder ve Yeni Ahit’te halkını Oğlu ile tanıştırır. Oğul görünmez Tanrı’nın görünümüdür. Baba’nın yüceliğini insanlara anlatır ve eşsiz lütuf ile açtığı Kurtuluş yolunda nasıl yürünmesi gerektiğini öğretir. Dünyada insan benzeyişinde yaşadığı dönemde hizmetkar olarak yaşamıştır. Olması gerekeni imanlılara öğretmiştir. Dünyadan ayrıldığı zaman imanlılara bir yardımcı göndereceğine dair söz vermiş, gelecek olan yardımcının, Kutsal Ruh’un, imanlıları sadece gerçeğe yönlendireceğini söylemiştir. RAB’bin göğe yükselişinden sonra imanlıların üzerine inen Kutsal Ruh birçok belirti göstermiş ve özellikle Elçilerin ve sora Azizlerin şaşılası işler yapmalarını sağlamıştır. Tıpkı Mezmurlar’da bahsedildiği gibi, insanları neredeyse bir Tanrı yapmış, başlarına yücelik tacını koymuştur. Kutsal Ruh işte bu eşsiz taçtır ve imanlıları Kutsallaşma yolunda ilerletir. Tıpkı Baba Tanrı’nın Oğul’a yaptığı gibi Oğul da Azizleri öne çıkararak Tanrı’nın yüceliğini gösterir. Aslında burada Tanrı’nın ne denli alçakgönüllü olduğunu da görebiliriz; işleyen, bereketleyen ve yetkilendiren Kutsal Ruh, imanlıların Kutsallaşarak büyük işler yapmasını sağlar. Her imanlı Tanrı yolunda, O’nun buyruklarına sadık kalarak ve kendisini temiz tutmaya çalışarak bu kutsallık yolunda ilerler, hatta Tanrı’nın Azizleri arasında dahi yer alabilir.

Azizler bu dünyadan ayrıldıklarında dahi bu dünyada yaşamaya devam edenlere duaları ile yardım eder. Kutsal Yazılarda dendiği gibi, “Kutsallar Tanrı’nın huzurunda dualarını sunarlar” (Vahiy 8:4), bu dünyada olanlar ise Kutsal Ruh’tan aldıklarıyla hizmetlerini sürdürürler. Onlar her imanlı gibi başın Mesih olduğu bedenin parçalarıdır ve bedenin hiçbir uzvu ölmez; kurtuluşun tek yolu, o bedenin bir parçası olmaktır. Onlar yaşayan Tanrı Sözü ile donatılmışlardır. Onların yaşamları iman yolunu aydınlatan en güzel kitaplardır. Onlar Kutsal Yazıların yaşamış ve yaşamakta olan ayetleridir.

Ortodoks Kilisesi Elçiler zamanından bugüne birçok Azize sahip olmuştur. Bunlar dünyanın dört bir yanından, farklı dilden, farklı milletlerden olup yaşamlarını Tanrı’ya adamış, daima O’nun öğretilerinin peşi sıra gitmiş ve Kutsal Ruh’un bereketi ile donatılmış insanlardır. Onların yaşamları, Kutsal Kitap’ta okuduklarımızın pratiğe uygulanmasıdır. Onlar çarmıhlarını sırtlanmış, Tanrı’dan başka hiçbir şeye bağlanmamış, Mesih’in buyruklarına itaat etmiş Tanrı adamlarıdır. Bu yaşayan ve gerçek olan Tanrı’nın vaadidir.

RAB yolunda yürüyen teologlar, keşişler, pederler veya eğitimsiz tertemiz insanlar, kendi hayatlarıyla Sinaksarionlar yazmaya devem etmektedirler ve bunlar Her Şeye Gücü Yeten RAB Tanrı’ya yücelik sunarlar.

Tanrı’nın Kutsallarının duaları üzerimizden eksik olmasın.

 

Kaynaklar:

http://www.oodegr.com/tourkika/synaksaristis/synaksaristis.htm

http://orthodoxinfo.com/general/synaxarion_intro.aspx

http://en.wikipedia.org/wiki/Synaxarium

http://www.goarch.org/resources/fathers

http://orthodoxinfo.com/general/synaxarion_intro.aspx

  

22-5-2014 tarihinde yazéldé.

22-5-2014 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN